Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

101 Ak Sakallı

Elime tutuşturdular bir çanta, sıvazladılar sırtımı, verdiler gazı düştüm Anadolu yollarına.
Şehirlerin dışında, tozlu ve yağlı yollarının bol olduğu, gürültünün yaşam olduğu sanayi sitelerinde yedek parça satıyorum…

Esnaf her biri en az 30 yıldır bu işi yapan, sahip çıktığı dini hikayelerden öğrenmiş ve aynı hikayeleri kendi katkıları ile süsleyerek anlatmaya devam eden, karlılığı ve menfaatine yönelik güzel koşulları sağlamak için nabza göre şerbet vermek de usta, öyle ki içkiyi seviyorsan eğer, akşam rakı sofralı yemeklere davet edecek kadar cüretkâr. Arada şereflendirdiğim pavyon ortamlarından şimdilik bahsetmeden konuya geçeyim.

İşe başlayalı altı ay ya oldu ya olmadı, seyahatten dönmüşüm. Raporları hazırlamak için şirkete gittim. İzmir’i bilenler için, bit pazarının Çankaya caddesindeki giriş noktasında ve sağ köşede 4 katlı bir binadayız.

Daha kapıdan girmemle Aşkın abi dükkanın en dip noktasından bağırdı.
-Patron acele seni bekliyor, odasında.
Ara kattaki odama çanta ve eşyalarımı koydum ve en üst kata tırmandım. Patronun odasının önü geniş bir alandaki muhasebe çalışanları korkulu ve kuşkulu gözlerle beni süzerken, odaya girene kadar saniyeler içinde ne yanlış yaptığımın raporunu verip kendimi sorguladım. Elbette ki bir şey bulamadım. Kapıyı açtım,
-Gel, gel otur. Neredesin yahu dedi.
Şaşkın şaşkın oturdum ama, sempatik bir dil kullanarak seslenişinden epeyce rahatlamıştım. Masasının üzerinde duran kitap gibi kalın broşürü uzattı. Büyük bir keyifle,
-Bu ürünlerin Türkiye dağıtımını aldım. Üstelik sana güvenerek aldım. Senin satacağından şüphem yok.
Diyerek önüme uzattı. Aldım ,üzerinde Oto Radyatörleri Fiyat Listesi yazan kalın bir kitap. Bu kez o kitaba da şaşkın şaşkın dakikalarca baktım ve sayfalarını çevirdim. Sessizliğimi patron bozdu.
– Ne oldu beğenmedin mi?
– Ben bunları kime satacağım, bizim bayilerin hiç birisinde bu tür bir ürün görmedim.
– Sen yolunu bulursun, dedi.
– Elimde yaptığım işin bir listesi var binlerce kalem ürün var, daha hiçbirinin ne olduğunu bilmeden yolladın beni, bu malzemeyi ne zaman ve nasıl öğreneceği ki satayım. Dedim

Güldü. Bilmediğini bu kadar satıyorsan, Allah bilir bu işi ne hale getirirsin dedi. Sustum, 5 milyon TL aylık ciro 25 milyon TL olmuştu (yıl 1984-1985), adam haklı. Ama ben de haklıydım gerçekten hiçbir şey bilmiyordum. Elimde üniversite diploması ve askerlik için bekleyen bir genç aday olarak düşmüştüm yollara.

O yollar bana çok hikâye öğretti, iletişimin önemini ve dürüstlüğe verilen önemin gerçek değerini öğrendim. Ayrıca iyi bir satıcı sattığı malı çok iyi tanımalı ilkesi yerine, kendisini iyi satan bir insanın elindeki her şeyi satabileceğini keşfettim. Tabi ki burada insanın kendisini satması, kabul edilmesi, sevilmesi, güvenilir bulunması gibi bir çok iyi değer parametresini içerisinde barındıran ifade olarak düşünülmelidir.

Her neyse , yeniden düştüğüm uzun seyahat planı dahilinde (en az 30 gün) , Radyatörleri nasıl satacağım sorusunun keşfi ile başladım. Mevcut bayilerimden öğrendiğim kadarı ile bu ürünü satan dükkanlar ayrı ve sadece Radyatör satıyorlar. Başladım bizim tanımadığımız bu bayileri ziyarete. Hatta Elazığ’da ki bayi kapısından girerken söylediğim marka ismi nedeni ile beni kovmuştu. Hayatımın en acı, en anlamsız ve en şaşkın bir günüydü. Neden bir insan başka bir markayı ve yaptıklarını dinlemek istemez. Satıcılığını yaptığı markanın yarattığı güç nedir ki her gittiğim yerde bir duvarla karşılaşıyorum?

Umutsuz, bitkin ve anlamlandıramadığım birçok konuyu geride bırakarak dönüş yoluna geçmiştim. Konya’dayım.

Akşam otelin odasında dönüp duruyorum. Neden satamadığımı sorgulamaktan beynim patlamak üzere. Neden eğitim sürecinde bize bunları öğretmediler derken, Pazarlama derslerinde gördüğümüz satırlar geldi aklıma,

“…….. bir ilacı eczaneye satamazsınız. Doktora satmalısınız ki, reçeteye yazdığında tüketici eczaneden satın alsın. Bu satış işleminde Doktorlara pazarlama literatüründe SOSYAL LİDER diyoruz….. “

Tekrar dönüp Radyatör satış ağını gözlemlerim doğrultusunda masaya yatırdım. İhtiyaç sahibi aracını tamirciye götürüyor, tamirci alması gereken radyatörü cins ve marka olarak yazıyor ve hemen hemen her ilde 1 adet olan rakip markanın bayisinin adresine yolluyor.

Evet, sorunun çözüm yolunu bulmuştum. Sanki yer yüzünün en büyük buluşunu yapmışım gibi bir sevinç kapladı içimi, ertesi gün bir tamirciye gitmeliydim, yanlış adreslerde dolaşıyordum. Artık sabahın bir an önce olmasını isteyen coşkunun içerisinde birkaç saat ancak uyudum.

Sabahın yükselen güneşi gülümsüyor gibi geldi bana, bastığım tozlu yollar esnek ve son derece düzgün görünüyordu. Dükkanların her biri ışıl ışıl ve modern bir görünümdeydi. Böylesine psikolojik bir durumun yarattığı görseller içinde küçücük bir dükkândan içeri daldım.

-Selamın aleyküm hacı.
-Aleyküm selam evlat dedi, ak sakallı tamirci.
-Ben ….. Radyatör firmasından geliyorum. Amacım sana bir şey satmak değil, sizin ne yaptığınızı, sorunlarınızı öğrenmek istiyorum. Vaktin var mı?

Saatlerce sohbet ettik, çaylar geldi gitti. Ben hacıyı sevdim. Dürüst adam, her şeyi anlattı.
-Hacı, dedim. En büyük sorunun ne bana onu anlatır mısın?
-Bak evlat ben tamirciyim, ama tamir ettiğim hiçbir şey yok. Söküyorum, yenisi geliyor ve takıyorum.
-Neden tamir edemiyorsun?
-Yedek parça yok, fabrika satmıyor. İstiyor ki herkes yenisini alsın o da kazansın. İsraftan başka bir şey değil yani.

Hikayeyi çok uzatmadan özetle hacının istediği tüm yedek parçaları listeledim, fiyatlarını verdim markası ne olursa olsun bu ürünler standart olduğu için yedek parçalar fark etmiyordu. Hacı çocuklar gibi sevinçliydi, arada onun satabileceği epeyce de Radyatör siparişi yazıp İzmir’e döndüm. Sonrası malum, her vilayette aynı şeyi yaptım ve o ünlü marka yavaş yavaş düşen cirolarının farkına bile varamadı. Fark ettiklerinde ben yapacağımı yapmıştım.

Bu hikayeyi yazarken arada Üniversite notlarından aklımda kalan SOSYAL LİDER kavramından bahsetmiştim. Bence hiç küçümsenmeyecek, yabana atılmayacak ve her alanda son derece önemli işlevi olan bir kavram
Mesela;

Ülkemizde Anayasa konusunda bir referandum yapıldı, Evet / Hayır şeklinde toplum 2’ye bölünürken bazı guruplar “Yetmez ama evet” sloganı ile destek verdiler. Bu sloganı kullananlar basında çok kişi tarafından izlenen, sevilen, yazdıklarına itibar edilen ve sonuç olarak sosyal lider olarak kabul görmüş insanlardı.

Toplumsal siyasetin doktorları olarak, her gün köşe yazılarında bir reçete yazıyorlar ve her gece TV’ler de bu reçeteyi yazmalarına neden olan teşhisin detaylarından bahsederek sürekli beyin yıkıyorlardı. Aslında önceki yıllarda da bu iktidarın kalması, büyümesi ve sürekliliği için benzer çalışmalar yapmışlardı.

Bu propaganda bombardımanına inanarak oy veren ve tercihte bulunan insanlar şimdi yaşadıkları kötü günlerin şaşkınlığında ve acılarında boğuluyorlar.Ellerimiz kırılaydı da oy verip desteklemeseydik diyen insanların sayısında çok önemli bir atış var. Elbette ki dönüp fatura kesecek halleri de yok. Karşı taraf, ben o gün öyle inanıyordum, inandığımı söylüyordum, ben de bu kadarını beklemiyordum, keşke aklını kullanıp bana inanmasaydın diyecek kadar pişkin.

Evet Doktorların sosyal liderliği farklı. Yanlış ilaç yazarlarsa faturasını yasalar önünde ödüyorlar. Ancak bu düşünce platformunda faaliyet gösteren sosyal liderlerin böyle bir yaptırımı yok.

Özür dileme gereği bile duymadan içine girdikleri 101 aksakallı gurubu olarak yanlış söylemleri ile ülkeyi getirdikleri noktaya isyan eden bir bildiriye imza atmışlar.

Evrim, canlı yaşamında ki değişikliklerin binlerce yılları alacağını söylerken bizim ülkemizde 3-5 yıl gibi kısa sürelerde gerçekleşen bir duruma inmiş. Siz yine de sakın inanmayın. Çünkü evrim bilimsel bir incelemedir ve bulguları doğrudur.

Anadolu kültüründe 3-5 yılda değişen omurgasız insanlar için çok hoş tanımlamalar vardır. Aman diyeyim uzak durun, dikkatli olun ve bunların aklınıza düşürmeye çalıştığı karpuz kabuklarının peşine düşüp kendinizi eşek yerine koydurmayın. Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürme, demiş atalarımız.

KENDİ AKLINIZIN LİDERİ OLMANIZ İÇİN BİRAZ FELSEFE, BİRAZ SOSYOLOJİ, BİRAZ DA TARİH OKUYUN.

Artık kendinize zaman harcayın, başkalarının aklı ile zamanınızı boşa harcamayın.

Siz de fikrinizi söyleyin!