Deneme,  Edebiyat,  Toplum

Engin Abinin Kitapları

Kaldırımın kenarına oturmuş, iri yarı kamyoncunun eşyaları büyük bir kolaylıkla arabanın kasasına düzgün bir şekilde yerleştirmesini izliyordu.

Adam son parça olan yatak denklerinden birini itina ile yerleştirdikten sonra, bahçe kapısından içeri seslendi “hadin gidek gayri”. Ayşe isteksizce yerinden kalkıp kamyonun kasasına doğru yürüdü, beklemeye koyuldu, annesi aynı avluda uzun süre birlikte yaşadıkları ev sahipleri ile vedalaşıyor…

Biraz sonra eteğinden tutmuş üç çocukla anne kapıda belirdi, kamyoncunun yardımı ile Ayşe dahil dört kız çocuğu, son konulan yatak denginin üzerine oturtuldu, kasanın açık kısmı kapatılarak, kontrol edildi ve yola çıkıldı.

Ayşe oturduğu yerde, baştan beri hazine sandığı imişçesine, göğsüne bastırdığı küçük bisküvi kutusuna daha bir özenle sıkı sıkı sarıldı, etrafı izlemeye koyuldu.

Merdivenli sokak, Gazhane, Ermeni mezarlığı, Süphi ağabeyin bakkalı…

İçinin yanmaya başladığını ancak o zaman fark etti, sokakların da oynayıp, bahçelerinden incir yoldukları, camiye giden yoğurtçunun yoğurtlarını nasıl yedikleri, bahçesine girdikleri Papazın arkalarından koşarken yaşadıkları büyük heyecan ve bunları birlikte yaşadıkları arkadaşları…

Ağlamak üzere olduğunu fark etti.  “yok hayır, ağlamak yok..” dedi sessizce…

Babanın çalıştığı şirket, Alem Dağı’na yapılacak Amerika üssünün ihalesini almış, bu yüzden taşınmak zorunda kalmışlardı. Belki her şey daha iyi olur diye düşündü. Hayatı boyunca onurla taşıyacağı yoksulluğun acı taraflarını görecek, zaman zaman da olsa bazı şeylerin eksikliğini duyacak yaşa gelmişti artık. Teselli ararcasına, kucağın da itina ile tuttuğu kutunun kapağını araladı, KÜÇÜK PRENS gülümseyerek ona bakmak da, bir altın da PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI ve diğerleri.

Engin abinin kitapları… Engin abi, mahallenin güzel kızı Zöhre’nin nişanlısı. Zöhre Ayşe kızı çok seviyor. Öğretmen çocuğu olan Engin abi tüm çocukluk kitaplarını özenle saklamış onun için çok değerli imişler, kitap delisi Ayşe kız görür de durur mu?

Zöhre, Ayşe kıza vermiş okusun diye. Tembih etmiş sakın kaybetme diye. Kaybetmedi kaybetmesine, ama taşınırken yanında götürüyor…! Kamyon tozlu toprak yolda yavaş yavaş ilerlerken, caminin yanında ki çeşme de su dolduran Zöhre ablasını görüyor Ayşe kız başını utançla önüne eğiyor, oysa şu anı yaşamamak için veda bile etmemişti canım ablasına…

Çeşme başında Zöhre şaşkın “nereye gidiyorsunuz, Engin abinin kitapları…” diye seslenirken kamyon anayola girdi bile…

Ayşe kız utanç ve üzüntüyle karışık duygudan kurtulabilmek adına tekrar kutuyu açarak içindeki kitapları usul usul okşamaya başladı.

Yeni evlerin de onlara portakal sandığından kitaplık yapacak içine dizecekti. Kemal Tuğcu’nun bir kitabını da okumuş, Ayşe kız 14 yaşında dünya klasiklerini nerede ise bitirdi. İlerde ki yaşlar da edindiği evrensel bakış açısı ile tüm insanlığa empati ile bakabilmesi doğaya olan aşkı, tükenmez mücadele gücü ve kendince doğru olan bir çok şey de temel taşı Engin abinin o kitapları olduğunu bilse;
ZÖHRE ABLA, ONU AFFEDER Mİ ACABA…?

Siz de fikrinizi söyleyin!