Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Toplum

Dünya Çevre Günü

Çevre Günü: 1972 yılında İsveç’in Stokholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü “Dünya Çevre Günü” olarak kabul edildi.

O günden sonra her yıl dünyanın her yerinde kutlanan veya çeşitli eylem ve etkinliklerin gerçekleştiği bir gün haline geldi.

Bugün dünya çevre günü; bugüne kadar yaklaşık 25 yıl olmuş iklim krizi ile 5 haziran dünya çevre günü için halkımı ve yöneticileri uyarmaya çalıştığım, yazılarımla birlikte (daha çok televizyon programlarında) yaptığım söyleşiler… Bugünkü yazımın konusu yine, küresel iklim krizi ile aşırı hava olayları dünyamızı ve ülkemizi nasıl etkileyecek…

İklim krizi ve iklim krizine bağlı olarak gelişen hava olayları gerçeği bu yıl sırtında küresel açlık, tarihin bu güne kadar tanık olmadığı göçler ile beraberinde geliyor.

Ülkemizdeki Tespitler ve Uluslararası Gelişmeler

a) Türkiye’mizde son 50 yılda 36 göl ya tamamen ya da kısmen kurudu; bunların sadece bazıları: Acıgöl, Akşehir Gölü, Burdur Gölü, Avlan Gölü, Dipsiz Göl, Eber Gölü, Eğridir Gölü, Meke Gölü, Manisa Marmara Gölü, Salda Gölü ve nicesi…

b) Gerek Trakya ve gerekse Ege ve Akdeniz‘deki nehirlerimizin büyük bir bölümü, sanayi atıkları nedeni ile can çekişiyor!!!

c) TMMO Çevre mühendisleri odasının çok haklı feryadı “Çevre mühendisleri odası olarak bir kez daha vurguluyoruz, ülkemizde ve dünyada çevre sorunları çözülene kadar ve insanlar sağlıklı bir çevrede yaşayana kadar ve ekosisteme verilen zararlar durdurulana dek; DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ’nü kutlamayacağız (bir dönem İnşaat Mühendisleri bünyesindeki bu meslek odamızım haklı tepkilerine katılıyorum)!!!

d) Bu yıl İklim Konferansı İsveç’in başkenti Stokholm’de yapıldı; toplantı Birleşmiş Milletler genel sekreteri Guterres himayesinde gerçekleşti. Katılımcılar arasında Kenya devlet başkanı Uhuru Kenyatta (bence çok özel bir konuk) ve İsveç başbakanı Andersson katıldı. Ayrıca, pek çok devlet büyüğü katılımcılar arasında idi. Ülkemizden her hangi bir yetkili katıldı mı diye soracak olursanız, henüz bu bilgiye ulaşamadım.

Toplantının ana konusu ise; “İklim krizine karşı herkesin refahı ve sağlıklı gezegenimiz için sorumluluklarımız”.

e) Son yapılan Davos Toplantısının da konusu savaş, gıda ve iklim krizi…
WEF başkanı Borge Berende; “Dünyanın pek çok yerinde doğa olaylarından verdiği pek çok örneklerden sonra, iklim krizine ve aşırı doğa olaylarına karşı çok güçlü bir eylemde bulunamaz isek, gelecek nesillerimize yaşanabilir bir gezegen bırakamaya biliriz.” dedi…

 

* Şu anda elimde küresel iklim değişikliği ve aşırı hava olayları ile ilgili çok dosyam var ve hepsini siz okurlarıma iletmem mümkün değil. Acil bilmeniz gerekenleri sizlere özetlemeye çalıştım. Artık, yazıma çözüm önerilerimi sıralayarak devam edeceğim.

Çözüm Önerilerim ve Acil Uygulanması Gereken Durumlar

a) ABD; Ukrayna / Rusya savaşına müdahale etmek ve NATO’yu kullanarak savaş için harcadığı paraları dünyamızın iklim değişikliği ve aşırı hava olaylarını engellemek için kullanmalı! Çünkü bir süre sonra; iklim krizine bağlı aşırı hava olaylarından en çok Amerika etkilenecek: her kasırga bir öncekinden daha şiddetli oluşacak ve 300 / 350 KM hızla esen kasırgalara tanık olacağız ve eğer önerim doğrultusunda politikaları olmazsa, doğa ile şaka yapılmayacağını da öğrenecekler!!!

Michael Roberts‘in İklim Değişikliği ve Savaş başlıklı yazısından; “ABD ordusu küresel ısınmaya en çok katkı sunan ve dünyayı en çok kirleten bir kurumdur. Batı ülkeleri iklim bozulmasına neden olan toplam emisyonların % 92’sinden sorumlu iken tüm Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri % 8’inden sorumludur.”

b) Ülkemizde ne yapmalıyız sorusuna, özellikle temel gıda ihtiyaçlarımız için Buğday, Pirinç, Şeker gibi ürünlerin üretiminde Sayın Dursun Yıldız‘ın önerilerinden söz edelim.

Sayın Dursun Yıldız, önce uzun yıllardır ertelenen GAP projesinin tekrar gündeme getirilmesini öneriyor ve su yönetimi ile hazırladığı taslakta ülkemiz için çok önemli fikri ise, Su Kaynakları Bakanlığı kurulması!

Eğer ülkemiz her geçen gün artan susuzluğu ve gıda fiyatlarındaki artışı “beka” konusu olarak algılıyor ise, hiç olmazsa bu ciddi konuda ortak hareket ederler diye düşünüyorum, ancak yine de fazla umudum yok. Su Kaynakları Bakanlığının kurulması çok doğru bir öneri.

c) Konumuz İstanbul; son araştırmalarda nüfusu yaklaşık 135 ülkenin nüfusundan daha fazla olduğunu biliyoruz. Son olarak; Ülkemizin bütün bankalarının genel müdürlükleri İstanbul’a taşınmasına karar verilmiş, bu olay da bu kentin nüfusunu daha da arttıracak; ayrıca oldukça nitelikli bir kadro oraya gidecek, yani Anadolu’muzun insan yapısı olarak da çoraklaşması demek oluyor…

 Son günlerin bir başka tartışması ise Türkiye’de bir miktar para karşılığında vatandaşlık verilmesi; ben bu olaya farklı gözle bakıyorum. Gazi Mustafa Kemal’in gözünden Türk vatandaşlığı dünyada ki hiçbir para ile satın alınamayacak kadar değerlidir!!!

Orhan Ayber

Not: 5 Haziran Dünya Çevre Günü için kaleme aldığım bu yazımı, günün anlam ve önemine uygun, sorunlar ve çözümleri iletmek için yazdım. Yazıma; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Makina Mühendisleri Odası (MMO), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne dair yazılı bir açıklama yayımlayarak Türkiye’nin çevre politikalarını eleştirdiği yazımı sizlere ileterek yazımı tamamlıyorum.

***

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Makina Mühendisleri Odası (MMO), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne dair yazılı bir açıklama yayımlayarak Türkiye’nin çevre politikalarını eleştirdi.

“Azami kâr güdüsü”

Türkiye’deki orman ve dağların ekseriyetle imara açılarak “betonlaşma” sürecine itildiğini söyleyen Oda “Bu alanlar sermayeye hibe edilmektedir,” diyerek açıklamasına şöyle devam etti:

“Yanlış enerji, ulaşım politikaları ile plansız sanayileşmenin sonucu oluşan atıkların yol açtığı tahribat, çevre ve halk sağlığı sorunlarını artırmaktadır. Bu duruma sermaye ve iktidar çevrelerinin azami kâr güdüsü yani doğa ve kentsel-kırsal alanlar üzerindeki rant talanı yol açmaktadır.

Ülkemizdeki bu sorunların da katkıda bulunduğu küresel iklim değişikliğinin kapitalizmin sistemik bir sonucu olduğu açıktır. Öyle ki küresel karbon bütçesi olarak anılan miktarın yüzde 65’i tüketilmiş durumdadır ve kalan üçte bir oranındaki emisyon düzeyi 10 yıl sonra tamamen kullanılmış olacaktır.”

“Hedefe dair strateji yok”

Dünyanın yüzey ısısı artışını Paris Anlaşması’ndaki hedef olan 1,5 derecede tutabilmek için sera gazı emisyonunun sınırlanması gerektiğine dikkat çeken Oda, açıklamasını şöyle sonlandırdı:

“Çözüm olarak öngörülen ‘yeşil dönüşüm’ ise fosil yakıt kaynaklı karbon salımlarını, sera gazlarını ve endüstriyel kirleticileri sona erdirmeyi öngörmüyor. AB’nin karbon ticaret sistemi de dünyayı kirletme hakkını satın almayı yani karbon salımının sadece yer değiştirmesini hedefliyor. İktidar da rant ve atık ithalatı politikaları ile buna katkı sağlıyor. Türkiye’nin Net Sıfır Emisyon hedefine nasıl ulaşacağına dair tartışılmış, açıklanmış bir stratejisi bulunmuyor.

Doğayı ve iklimi olumsuz yönde etkileyen yıkım sürecinin insan yaşamı ve tüm canlı varlıklara yönelik tehdide dönüşmesini önlemek için kamucu, planlamacı, katılımcı toplumcu bir programla yeşil bir çevre, mavi bir gökyüzü, yaşanabilir bir doğa ve adaletli bir enerji politikası için mücadele etmeliyiz.”

Yazarımızın diğer yazıların ulaşabilmek için Orhan Ayber

 

Siz de fikrinizi söyleyin!