Deneme,  Toplum

Burada Kör Yok, Biz Varız!

Aşık Veysel gibi nice görme özürlü insanımızın, körlükle nitelendirilmesini kabul görmüyorum, çünkü görmem mümkün değil. Aşık Veysel, Atamın şanlarını işitip şiirler düzmüş, böylesi güzel sözleri görmeden yazması mümkün değildi.

“Siz koyun gözlerle baktıkça, güdülmeye mahkumsunuz.”

Fikret Hakan’ın dediği koyun gözlere sahip olan hepimiz miyiz? Yoksa, belli bir güruh mu? Ya da susuyorsak, kimin koyun gözlü olup olmadığı mühim değil midir?

Gözlerimiz açık oy verip kimlere kefil olmadık ki? Az mı dedik, bu halk size bunları yapın diye oy vermedi, diye?!. Aklımız olacak karanlıklarda kör kalan…

Duyu organlarımıza inanmayacak kadar bazen körleştik, hatta bazen realizme ters düşen fantastik akımların sellerinde boğulduk. Neler işitmedik neler, fakat hiç temele bakmadan ve gerçekleştirme ihtimalini hiç hesaplamadan hep en güzel yalanlara inanmayı tercih ettik.

Atamız öldükten sonra onun ilke ve inkılaplarından zamanla uzaklaşıldığını izledik, 1950’de Demokrat Parti’nin din diyerek, milliyetçilikten uzaklaştırıp milliyetçi geçinmelerini izledik, “Odunu koysam seçilir” seçilir diyen Menderses, o günlerde aslında şunu dedi; siz odun görseniz ne çıkar oy verecek kadar körsünüz, demekti.

Kimi sistem ürünüdür, beşeri durumları kısıtlı olduğundan gelişememiş ve maalesef uykusunda güzel bir hikayeyle tıpışlananmakta (hoş, ne çok ninni ile hepimizin de uyutulduğu zamanlar oldu). Bu körlüğü az olan ama görmesi de muhtemel olan insanlar, yine de her şeyi görür, fakat bağlamı kurmaya aklı kör kalır o kadar. Ya Biz?

İnsan gibi yaşamak için ve bir kurtarıcı kurtaracakmışçasına, güya gözlerimizi kapadık, çünkü kanmışlık rolü kolaydı. Düşünce özgürlüğü diye laikliğin geride kalmasını izledik.

Askerlerimizi, hukukçularımızı, öğretmenlerimizi  ve birçok meslekteki vatandaşımızın aşağılandığını izledik. Ülke kurucumuza yapılan iftira ve aşağılamalara kadar cüretlerini de izledik. Her yerin ele geçirilişini izledik. Şehit kanlarıyla sulanmış toprakların katar katar satılışını da izledik. Biz her şeyi çok iyi izledik de nereye varacaklarını görecek kadar sağlıklı olmadık.

Eşitliğimizi almalarını izledik, kayıplarımızla yüksek sınıflara atladıklarını izledik. Kim hakkı olanı istediyse hukuksuzlukla suçlandı, birlik olmamız gerektiğini görmedik.

Haberlerde yalan haberleri izledik, tıpkı Binali Yıldırm’ın “15 Temmuz başarılı bir projeydi” sözleri gibi itiraflar da yer aldı tabi bu haberlerde. Biz izlediğimizle ya beynimizin kontrolünü devrettik ya da bir şey anlamadık, fakat izledik; ama demokratik çoğunlukça görmedik!

YSK, seçmenden fazla oy basıldığını iletmişti. Yüzde seksen ikisi halkın seçime katılmış ki, bu rakam da bana gerçekçi gelmiyor, neyse boş oylar nerede ve bir saat neden yayın yaptırmadı? Sahi buna da şükür, yüzde yirmi altısı hesaplanan son referandumda biri liderliğini ilan etmişti ki çuvallarda oylar ve umutlar kapalı kalmıştı. Hepsini haberlerde gördük değil mi? 24 Haziran seçimlerinde Cumhuriyet kaybetmedi, ama biz körler yüzünden Başkanlık kazandı.

Halkın sefaletini gördükçe daha da sefaletini arttıracak lükslerini genişletmelerine daha ne kadar seyirci kalacağız? Eğer hala görüp de duyarsız kalırsak, hepimize hakkımız olan yazıklar çok olacaktır.

Ablukaya alındık, ceylan memleketim aslanların (emperyallerin) miğdesine inmek üzere. Aramıza hayli düşman da sızmış durumda ve Kurtuluş Savaşı’ndan çok daha çetin bir savaş kapıda, neden mi görüyoruz! Savaştayken düşman karşımızdaydı, şimdi içimizde ve karşımızda.

Biz halkı her şeyi gördüğümüzü bile bile körmüşüz gibi geçiyorlar alaylarını. Oysa, öyle acılar gördük ki acılarımız devam etmekte ve göreceklerimiz de endişe. Her türlü saygısızlığı, kandırmacayı, mahkumiyeti mecbur kılarak, usulsüzlüğe yürürken onları görmeyeceğimizi sayacak kadar, sahi nereye kadar halkça sayılmayacağız? Daha ne kadar kör yerine konulacağız? Kör yerine konulmaya çalışılan bir halk ve bizleri görmeyen bir yönetim ile karşı karşıyayız.

Bir kurt çobanı atandığı kayyumlukla bir koyun sürüsünü kıyamete götürüyor; iyi de burada kelebeğin suçu yok, çiçekleri döllendiren arının suçu yok, gölge veren ağacın suçu yok… Yani sürünün hatası olan bir oyu bile vermeyen bir sürü canlının yanması için sebep de göremiyorum.

Çıkarları için görmezden gelenler var, işine gelmediği için görmezden gelenler var, işinden olmamak için görmezden gelenler var, cesaret edemediği için görmezden gelenler var, yardım etmeye gücü olmadığından görmezden gelenler var, başarılı olamamaktan korkup fazla kayıp vermemek için görmezden gelenler var, açlığından dermanı olmadığı için görmezden gelenler var, çocuğu tecavüze uğramış başka şeyleri göremeyecek durumda olanlar da var, hasta ya da hasta yakını olan kişi ve kişiler de görmezden gelmek zorunda kalıyor, birlik olunamayacağını düşünüp görmezden gelenler de var, bizler gibi birçok bilinçli de görüyor, ama ne yapıyoruz, hepimiz körlüğe yatıyoruz. Şimdi okuyorsunuz ve gözleriniz görüyor değil mi? Gördüklerimizle kalmamak dileğiyle…

Burada kör yok, biz varız!

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!