Şiir,  Toplum

Bir Sincabın Öfkesini Giyineceğim

Siz bazı şeyleri hesaba katmadan; örneğin kendi ülkenizde Kanadalı Alamos Gold Şirketi kadar güvende olmadığınıza aldırmadan ağaçların, kuşların, böceklerin ve suların imdadına koşmaya kalkıştınız…

Aman tanrım, ne laftan anlamayan insanlarsınız!? Eğilip bükülmekten de haberiniz yok.

Oh olsun diyemem ama iyilik olsun diye yediniz o copları, iyilik olsun diye yaka paça edildiniz. Bana kalırsa yere düşürülüp tekmelenmenizin, yolunan saçlarınızın kıymetini bilin. Eskiden de büyükler düşünmenin, düş kurmanın, soru sormanın, sorgulamanın, onurlu olmanın başınıza belalar açacağını söylerlerdi; ama şimdikiler bunu bizzat ispat ediyorlar.

Bu ihtiyar halimle yanınıza gelmiştim, alkışlayacaktım en azından sizi. Ama alkışım birden protesto biçiminde onları alkışa dönüştü. Bir şeyler yapmalıyım dedim: Size kalbimin en sarp, en derin yerlerinden topladığım renk renk çiçekleri getirmeye kalktım, fakat gözaltılarda erken solar diye vazgeçtim.

Bu şiir o yüzdendir:

İçimdeki bir boşluğu yontuyorum şu an
Ve bana ülkemi sevmeyi öğreten annemi
Babamı ve öğretmenlerimi suçluyorum
Kitapların suçu olmaz ama değil mi
ve kör bir bıçak ucuyla kanatmaya çalışıyorum
Kalbimi biraz daha

Ağaçları kuşları böcekleri yalnız bırakmadan
Ülke vatandaşı olmak zor diyen oğlumun
Gözlerine onun çocuğuymuşum gibi bakıyorum
Tersine akan bir ırmak rüyamı güzeller belki
Ama uykuyu protesto ediyorum bu gece
Kendi yalnızlığımda sabahlayacağım

Önümdeki kağıda bir şeyler karalamışım ya
Başkası yazmış gibi okuyorum
Kaz Dağları’da bir sincabın öfkesini giyineceğim
Sabaha sağ çıkarsam
Bir karaca gibi atlayacağım düşten düşe Sevgilim sen beni bırakıp git
Sevgilim sen beni bırakıp gitme.

Siz de fikrinizi söyleyin!