Siyaset,  Tarih,  Toplum

Atatürk Ve Kadın Hakları (6)

Türk kadınının yeri ve görevleri Kadının anlamı

Kadınlarımızın her millette olduğu gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek önemi olduğunu söylemeğe gerek yoktur. Bizim milletimizde kadın, eskiden bu önemi, gerçekten en yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla kanıtlamıştır ki,cidden yüksek erdemler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o erdemlerin en büyüğü ve en önemlisi, değerli evlâtlar yetiştirmeleriydi. Gerçekten, Türk milletinin bütün dünyada, yalnız Asya’da değil Avrupa’da dahi büyük ezici kudret göstermiş olması, çok parlak hareketler yapmış bulunması, hep öyle değerli anaların erdemli evlâtlar yetiştirmesi ve daha beşikten çocuklarının ruhuna mertlik ve erdem aşılaması sayesinde idi. Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın genel  görevlerde üzerlerine düşen paylardan başka kendileri için en önemli,en hayırlı, en er demli bir görevleri de iyi anne olmaktır.

Zaman ilerledikçe, bilim geliştikçe, uygarlık dev adımlarıyla yürüdükçe, yaşamın, yüzyılın bugünkü gereklerine göre evlât yetiştirmenin güçlüklerini biliyoruz. Anaların, bugünkü evlâtlarına vereceği eğitim eski dönemlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için, gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü yaşam için faal bir unsur haline koymak, pek çok yüksek özelliği kişiliklerinde taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmak zorundadırlar. Eğer gerçekten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.

1928 (Atatürk’ün S.D. II, s. 151-152)

Bu millet, esas eğitimini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki, her dönemin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha yüksek kuşaklar yetiştirmeye yeteneklidir.

(Enver Behnan Şapolyo, K. Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, s. 529)

Yardımsevenler Derneği’nin ismi son şeklini henüz almadığı sırada yapılan bir toplantıda, birinin “İsim, Yoksul Kadınlara Yardım Derneği olsun!” demesi üzerine yazdırıp okuttuğu metinden:

Yoksul kadın, burada hiçbir şeyi olmayan kadın anlamında alınmıştır. Halbuki kadın denilen varlık, kendiliğinden yüksek bir varlıktır. Onun yoksulluğu olamaz. Kadın yoksul demek, onun bağrından

kopup gelen bütün insanlığın yoksulluğu demektir. Eğer insanlık bu halde ise kadına

yoksul demek yakıştırılabilir. Gerçek bu mudur? Eğer kadın dünyada çalışan, başaran, zengin olan, maddî ve manevî zengin eden insanları yetiştirmişse, ona yoksul sıfatı verilebilir mi? Verenler varsa onlara nankör denirse doğru olmaz mı?

Bizce, Türkiye  Cumhuriyeti  anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.

(Perihan Naci Eldeniz, TIK. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956. s. 740)

-Efendiler, affedersiniz, bir noktayı açıklamak için bir an duracağım. “Efendiler!” dediğim zaman hanımefendiler ve beyefendiler demektir. Kolaylıkla kullanılması gereği ve bayanlarla bayların hepsini ifade etmek için bu sesleniş

şeklini Uygun gördüm. 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 86)

Kadın varlığı, ulusun bin bir noktadan temelidir! Artık, kadını süs tanımak fikrini tazelemek doğru değil!

(Müjgan Cunbur, Atatürk’ün ElyazısiyleKadınlar Hakkında Düşüncesi, Türk Kadını Dergisi, Sayı : 6, 1966, s. 19)

Şuna inanmak gerekir ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.

1923 (Atatürk’ün S.D. II, s. 85)

Erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık egemenliğini ve etkisini kuran, kadındır.

1930 (Afetinan, B.M. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 89)

Pek yakın bir gelecekte, kadının her anlamıyla erkekle eş olacağı bir dünya doğacaktır. (Atatürk’ten B.H., s. 58)

Türk kadınının bilgi sahibi olması

Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla suçluyorlar, duraklama ve çökmemizi buna bağlıyorlar; bu hatadır! Bizim dinimiz, hiçbir zaman kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak bilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu bilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak zorunluğundadır. İslâm ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü sınırlamalarla bağlı zannettiğimiz  şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar, bilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır; belki dahaileri gitmişlerdir.

1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 86)

Ben, saygıdeğer hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, tersine pek çok yönlerde onların üstüne çıkacak bilgi ve kültürle donanacaklarına asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle inananlardanım.

1923 (Atatürk’ün S.D.1I, s. 152 – 153)

Türk kadını ve erdem

Türk kadını dünyanın en aydın, en erdemli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlâkta, erdemde ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının görevi, Türk’ü düşünüş biçimiyle, kol gücüyle, kararlılığıyla koruma ve savunmaya gücü yeter kuşaklar yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal yaşamın esası olan kadın, ancak erdemli olursa görevini yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret* merhumun hepinizce bilinen bir sözünü hatırlatırım: “Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer!”

1925 (Atatürk’ün S.D. 11, s. 231)

Türk kadını ve güzellik

Şunu ilâve edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihî olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin** dünya güzeli seçilmiş olmasını, çok doğal buldum. Fakat, Türk gençlerine bu nedenle şunu da hatırlatmayı gerekli görürüm: Övünç duyduğumuz doğal güzelliğinizi sağlıklı biçimde korumasını biliniz ve bu yolda uyanık bir gelişmenin arasız gerçekleşmesini ihmâl etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmak zorunluğunda olduğunuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek erdemde dünya birinciliğini tutmaktır.

1932 (Cumhuriyet gazetesi, 3.8.1932)

Türk kadını ve yurt savunması

Bundan sonra Türk ırkı, kadınlarını, erkeklerinin yapmak zorunluğunda olduğu askerlik görevi dahil, bütün hizmetlere ortak ederse, Etilerde, İskitlerde, Amazonlarda olduğu gibi, kendi ırkından başkalarının hiçbir yardımına gereksinim duymaksızın büyük millî ülkülerine başlı başına ve bağımsız olarak yürümek yeteneğini kazanabilir.

(Perihan Naci Eldeniz T.T.K. Belleten, Sayı: 80, 1956, s.741)

Türkiye Cumhuriyeti’nin esas düşüncesi, kadınları değil, erkekleri dahi, savaş meydanına götürmemektir. Fakat, Türk ulusunun yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun, ilişildiği zaman, işte o zaman Türk kadınları Türk erkeklerinin bulunduğu yerde hazır ve uyanık ve etkin olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, rahatı ve dünya insanlığı için gerekli bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır ve yapagelmektedir ve yapar.

(Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Sayı: 80, 1956, s. 742)

Kadın hukukunda devrim gereği

Bir toplum, cinsinden yalnız birinin yeni gerekleri edin-mesiyle yetinirse, o toplum yandan fazla güçsüzlük içinde kalır. Bir millet ilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı esas olarak kabul etmek zorunluğundadır. Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlik ve kusurdan doğmaktır. İnsanlar dünyaya alnında yazılı olduğu kadar yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek, faaliyet demektir. Bu sebeple bir toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse o toplum felç olmuştur. Bir toplumun, hayatta çalışması ve başarılı olması için çalışmanın ve başarabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları benimsemesi gerekir. Bundan ötürü bizim toplumumuz için bilim ve teknik gerekli ise bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın edinmeleri gerekir. Herkesçe bilinir ki, her alanda olduğu gibi sosyal yaşamda da iş bölümü vardır. Bu genel iş bölümü arasında kadınlar, kendilerine ait olan görevleri yapacakları gibi aynı zamanda sosyal topluluğun refahı, mutluluğu için gerekli gündelik çalışmaya da dahil olacaklardır. Kadının ev görevleri, en ufak ve önemsiz görevidir.

Kadının en büyük görevi, analıktır. İlk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu görevin önemi gereğince anlaşılır. Milletimiz, kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereklerinden biri de, kadınlarımızın her konuda yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da okumuş ve bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğrenim aşamalarından geçeceklerdir. Sonra, kadınlar sosyal yaşamda erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır.

1923 (Atatürk’ün S.D. II, s. 85-86)

Bu kadın sorununda cesur olalım. Kuruntuyu bırakalım, açılsınlar, onların beyinlerini ciddî bilim ve bilgi ile süsle-yelim. Namusu, bilgiyi sağlıklı şekilde açıklayalım. Şeref ve onur sahibi olmalarına birinci derecede önem verelim.

1918 (Afetinan, M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları, s. 45)

Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük olaylarla kanıtladı ki, yeniliksever ve devrimci bir millettir. Son yıllardan önce de milletimiz yenileşme yolları üzerinde yürümeye, sosyal devrime girişmemiş değildir. Fakat, gerçek sonuçlar görülemedi. Bunun sebebini araştırdınız mı? Bence sebep, işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu konuda açık söyleyeceğim: Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine göz yumalım da kitlenin hepsi yükselme  şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerekir. Böyle olursa devrim başarılı olur.

1925 (Atatürk’ün S.D.II, S. 216-217)

Daha endişesiz ve korkusuzca, daha yanlışsız olarak yürüyeceğimiz yol vardır: Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak yapmak, yaşamımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur.

1923 (Atatürk’ün S.D. 11, s. 150-151)

Çok büyük sevinçle görüyoruz ve görmekteyiz ki, her

yerde hanımlarımız erkeklerle fikir ve bilgi yolunda yarışırcasına yürüyorlar. Yine gönül borcuyla ifade etmek gerekir ki, hiçbir yerde kadınlarımız erkeklerin aşağısında değildir. Hemen her yerde kadın ve erkek düzeyi arasında bir denklik görmekteyim. Bu durum övünmeye değerdir. Kadınlarımızın, daha elverişsiz şartlar altında erkeklerden geri kalmayışı ve belki aynı şartlar altında erkeklerden ileri gidişi Övüncü gerektirir.

1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 152)

Türk kadınının siyasal yaşama katılma isteği

Türk kadınları, memleketin yazgısını millet adına yöneten siyasî topluluğa dahil olmak arzusunu göstermekle, memleketin, milletin vatandaşlara yüklediği görevlerin hiçbirinden kendilerinin uzak bırakılacağını düşünmezler. Çünkü, görev karşılığı olmayan hak yoktur.

1931 (Atatürk’ün S.D.II, s. 265)

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınması

Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasal yaşamda bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını, artık tarihlerde aramak gerekecektir. Türk kadını evdeki uygar yerini yetkiyle almış, iş yaşamının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasal yaşamda belediye seçimlerinde deneyimini yapan Türk kadını, bu kere de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin bir çoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki ve başarıyla kullanacaktır.

(Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Cilt: XX, Sayı:80, 1956, s. 741)

Kadının siyasal yetersizliğine mantıklı hiçbir sebep yoktur. Bu konudaki tereddüt ve olumsuz düşünüş biçimi, geçmişin toplumsal bir niteliğinin can çekişen bir hatırasıdır.

1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazılan, s. 89)

Siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna İnanıyorum.

1935 (Ayın Tarihi, No: 17, 1935, s.14)

Türk kadınlığının, yeni girdiği siyasal alanda da değerli işler başarmasını dilerim.

1934 (Ulus gazetesi, 10.12.1934)

Türk kadını ve dünya barışı

Milletlerarası Kadın Kongresi delegelerine söylemiştir:

– Türk kadınının, dünya kadınlığına elini vererek dünyanın barış ve güveni için çalışacağına güvenebilirsiniz.

1935 (Tan gazetesi, 27.4. 1935)

Siz de fikrinizi söyleyin!