Güncel - Aktüalite,  Tarih

18 MART’lar

 

18 Mart 1915 Perşembe, Çanakkale’de parçalanan İngiliz’in kibrinin yanında, Türk gururunun ilk başlangıç günüdür!.. Kutlu olsun…

“Ey doymak bilmez adam. Seni gidi edepsiz, çıkarına düşkün yürek”

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Agamemnon-5.jpg

Bu sözler 3.000 yıl önce söylendi Helen Kralı Agamemnon‘a. Truva atlarıyla süre gelen bir kibrin, yerle bir edilişi, tarihe yazıldı bir kere. Ve Truva’nın intikamı alındı. Evet silinmemek üzere yazdı tarih bugünü…

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Agamemnon.jpg

Geri dönmeyi düşünmeyenlerin karşısında geri dönmeyi başarı sayanların kendileri küçük olmasına rağmen sözleri büyük sayılıyordu.  Güneşi Batmayan İmparatorluğun çocuğu Winston Churchill ülkesine döndüğünde şöyle diyordu:

“Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm!… Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar Çanakkale bizimdir, diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız… Mustafa Kemal’i.

Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterim.”

Churchill Paşa olmak istiyordu” - Son dakika dünya haberleri – Sözcü

Acz içinde gurur öyle mi?.. Zavallı adam…

*

“2 Eylül 1915, Dün gece korkunç bir rüya gördüm. Aslında bu bir rüya değil kabustu. İmroz’da istihbarata gelmiştim. Birden kendimi Helles kıyılarında buldum. Boğazımdan demir bir kıskaç gibi sıkan sert bir el, beni suyun dibine doğru batırıyordu! Sular başımı aşmak üzereydi. Boğulmak üzereydim. Kendime geldiğim zaman ter içindeydim ve titriyordum. Çadırımda yabancı birisinin varlığını hissediyordum. O meşum (uğursuz) şey uzun süre sanki yanımdan ayrılmadı! Şimdiye kadar böyle korkunç bir şey yaşamamıştım. Gelibolu’nun meşum (uğursuz) bir yer olduğu fikri kafamda yer etmeye başladı. Yaşadığım hadisenin etkisinden saatlerce kurtulamadım. Sanki biz bu topraklara daha gelmeden akıbetimiz kararlaştırılmıştı.”

Ne mutlu Türküm diyene!: Şubat 2011

Günlüğüne dökmüştü acılarını Jean Hamilton. Bir zavallı daha…

Ey kader diye sığındığınız limana kıçtan kara olmuş Agememnon kamaralarında ter içinde uyanan Helen’in torunları; neden anlamıyorsunuz, Türk’ü yenemezsiniz ve yenemeyeceksiniz.

*

“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Savaş sahasında dövüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:

– Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun?

Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:

– Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün”.

Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim. Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler…”

Tom Bridges - Wikipedia

Türk’ün yüceliğini anladığını sanmayın!…“Türkler mert bir millettir” diye söze başlaması, göz yaşları içinde “yenildik ama kime, mazeretimiz büyük” diyor aslında. Dramı anlatmaktaki çabanın altında yatan dert; soysuzca kendilerini yüceltmenin derdidir. Ama sorarsan o bir Çanakkale Savaşları Komutanı Fransız Generali BRIDGES’tir. Neden? Çünkü kimse onlara; “mazlum milletlere saldırırken neden böylesi duyguları taşımıyorsunuz”, diye sormamıştır da ondan!..

*

Bitmez tükenmez bahaneleri var!..

“Kahrolsun!

Bu Çanakkale hepimizin mezarı olacak bir yer… Askerlik hayatım boyunca böyle bir durumla karşılaşmadım. Niçin mağlup olduğumuzu soruyorsunuz…

Bütün açıklığıyla geçeği bildirmek isterim: çok cesur savaşan, mükemmel sevk-idare edilen bir ordunun ve Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayacağım. Kaderde mağlubiyet varmış ne diyeyim, boğazım düğümlendi, daha fazla konuşamayacağım.

-Nerden çıktın be Mustafa Kemal!.. Çok mutluydum senle karşılaşmadan önce “

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı lord-ficher.jpg

Zavallı LORD FİSHER, Emperyalist edasıyla Londra’dan yola çıkarken nasıl da fiyakalıymış, nasıl da mutluymuş çocuklar gibi.

*

YIL 1915, 18’İNDEYİZ MART’IN.

Kendine gel biraz!

Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu, geçilmez bu boğaz…

Geçilmez bu boğaz… 

Bizi, ne topun yıldırır, ne kurşunun.

Çünkü artık başladı cengimiz.

Er meydanında bulunmaz dengimiz…

Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen?

İşte fırladık siperden.

Sırtına yüklenmiş kahraman

Seyit 276 kiloluk mermiyi,

Koşuyor bataryasına ateşler içinden.

Bu mermi denizlere gömecek Elizabet’i Buvet’i…

Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,

Denizler yanıyor,

Dağlar yanıyor.

Zafer bizimdir artık

Düşman zırhlıları batıyor…

Türk’üm,

Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.

Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.

Kimimiz gazi.

Hiç değişmez bu yazı.

Dünyada her yer geçilir belki

Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..

(Fahri ERSAVAŞ)

*

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı vatan.jpg

Türk yurtlarına hoş gelmeyenleri, bu topraklar barındırmaz. Hoş geldin de demez bu toprağın insanı. Bilemediler!..

Sonuçlarının bizi ne kadar ilgilendirdiğini genel olarak anlamıyormuşuz gibi görünse de dünyanın da geleceğini etkileyen bu büyük savaş; güçlerini inançta birleştirebilen yoksul bir ulusun başarı destandır.

Her bir metrekaresine 6500 merminin sıkıştığı Gelibolu Yarımadası’nda yatan kahraman Mehmetçiklerimizin anısına saygıyla…

Mehmet R Aşar

mr_asar@hotmail.com

Siz de fikrinizi söyleyin!