Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Tarih,  Toplum

Yaşatmak İçin Yaşamak Gerek

Atatürk ve büyük insan İsmet İnönü’nün silah arkadaşları ve yüreklerinde vatan sevgisiyle dolu, inançlı ve yürekli gencecik neferler ile kazandıkları bu topraklar üzerinde laik, demokratik, hukuk devleti esaslarına dayanan Cumhuriyet rejimi sayesinde özgür ve onurlu insanlar olarak yaşamaktayız. Cumhuriyetimizin 97. Yıldönümünde; ülke üzerindeki kabustan, ekonomik sıkıntılardan söz etmeyeceğim elbette ama, Cumhuriyetimizi neden korumamız gerektiğine katkı sağlayabilmek adına, bir kitaptan alıntılarla, konuyu biraz daha açmaya çalışacağım.

Yakın zamanda, ikinci kez okuduğum ve okurken yine gözyaşlarımı tutamadığım; Buket Uzuner’in “GELİBOLU” kitabında; Gelibolu’da kazanılan büyük zaferin önemli anılarını ve ayrıntılarını bulabilirsiniz. Düşman Askerlerinin ne için geldiklerini, ne için savaştıklarını bilmedikleri Gelibolu’da; Türk Askerlerinin Vatan uğruna, toprakları uğruna nasıl savaştıklarına şahit olarak, duydukları ezikliği kendi yazmış oldukları ve bu gün Gelibolu’daki müzede bulunan mektuplarında ve günlüklerinde görebilirsiniz. Bununla birlikte Düşman Askerlerinin, Türk Askerlerine karşı duydukları saygıyı, içten içe besledikleri sevgiyi, detaylarıyla aktardıkları günlükleri yine aynı müzede sergileniyor.
Hele ki; vatan uğruna körpecik yavrularını cepheye gönderen Analar… Anaların yüreklerine taş basarak çektikleri acılar… İşte bunu en iyi ifade eden bir anı…. Bu anıya ait yazıları sözünü ettiğim müzede okumuştum.

Savaşmaya gelen gencecik bir gencin, saçlarındaki kınayı gören komutanı; “Bu ne evlat? Neden yaktın bu kınayı kafana?” diye sorar. Genç Asker; “Anam yaktı komutanım. Bilmiyorum ona sormak gerek.” diye yanıtlar. Komutan Anasına mektup yazılıp, sorulmasını ister. Anadan gelen cevabi mektupta; “Ben oğlumu savaşsın diye göndermedim. Vatana kurban olsun diye cepheye gönderdim. Kurbanlar kınalanır. Kurban olduğu için de başına kına yaktım.” Yazmaktadır.

Evlatları, canlarından önce gelen analar için, vatan evladın da önüne geçmiştir.
Gelibolu’yu gezerken, yerlere basarken titriyorsunuz. Bastığınız her yerde bir şehidin olduğu hissiyle, büyülü bir atmosfer içinde kalıyorsunuz. Hava ağır… Gökyüzü puslu… sessiz ve bir o kadar da sakin… gezenlerin çıtı çıkmıyor. Büyülenmiş gibi ağzınızı açamıyorsunuz. Nereye baksanız vatan için şehit olan onca insan karşınızda duruyor gibi. Yerden hepsi birden fışkırıp ayaklarınıza sarılacak gibi hissediyor iyice irkiliyorsunuz.

Büyük bir yangın yaşamış olan Gelibolu’da yürekli bir İtfaiye Müdürü de yanarak hayatını kaybetmiş. Gelibolu’yu kurtarabilmek için hayatını feda eden bu büyük insanın heykelini dikmişler. Bu yangından kısa bir süre sonra bitki örtüsü büyük bir hızla kendisini yenilemiş. Bunun inanılmaz bir durum olduğu söyleniyor.

Cephelerde karşılıklı atış sırasında bir İngiliz Askeri vuruluyor ve iki cephe arasına düşüyor. Yaralı ve çok acı çekmekte. Yardım diye bağırıyor. Ancak atış devam ettiğinden, arkadaşları onu kurtarmak için siperlerden çıkamıyorlar. Bu duruma daha fazla seyirci kalamayan bir Türk Askeri, siperden çıkarak, Askeri kucağına alıp kendi saflarına getiriyor. Ölümü göze alarak düşman askerini kurtaran bu Askerimizin kucağında İngiliz askeri ile birlikte görünen bir heykeli dikiliyor Gelibolu’ya.

Heykele bakarken içiniz burkuluyor. İngiliz Askerinin yaşadığı korku ve duyduğu minnet yüzüne gerçek gibi işlenmiş. Türk Askerinin ise merhamet dolu bakışları ve onurlu dimdik duruşu heykele çok güzel yansıtılmış. Üzüntüyle karışık müthiş bir onur yaşıyorsunuz bu heykelin karşısında. Sanki siz kurtarmış gibi oluyorsunuz düşman Askerini. Mümkün olsa, alnından öpeceksiniz taştan heykeli.

Hele yaş almış bir rehberin, yıllardır, günde kaç kez, kaç kafileye anlattığı tarihi bilgileri aktarırken, her defasında gözyaşlarına boğulması, o dönemi nasıl içselleştirip, anlatırken tekrar tekrar yaşadığına kanıttır. O anlatırken derin bir sessizlikle dinledik ancak çok fazla dayanmak mümkün olmadı. Kısa bir süre sonra kadınlı, erkekli göz yaşlarına boğulmuştuk çoktan.

İşin özü; Cumhuriyet kolay kazanılmadı. O günleri yaşamayanlar ya da yaşananları hissetmeyen yürekleri nasır tutmuş mirasyediler için bu anlattıklarım bir şey ifade etmeyecektir belki. Ama VATAN SEVER, CUMHURİYET ve TÜRKİYE SEVDALISI inançlı, yürekli, tarihine, atalarına saygılı, onurlu olmanın her şeyin üzerinde olduğuna, vatanın bölünmezliğine, bütünlüğüne inanan, kendisine şehit kanlarıyla kazanılmış Türkiye Cumhuriyetini sunanlara minnet duyan insanlar, Cumhuriyetin korunması ve ebediyen yaşatılması için gerektiğinde canlarını ortaya koymaktan çekinmeyeceklerdir.
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun…

Sevgiyle ve dostça kalın.

1960 Ankara doğumlu. İşletme Fakültesi mezunu. Emekli devlet memuru, Evli ve bir çocuklu. Evrimleşmeye çalışan, öğrenmeye meraklı ve açık, dünyevi etiketlerin anlamsızlığı noktasında; din, dil, mezhep, cinsiyet gibi ayrımlardan uzak. Her canlıya "Can" gözüyle bakan ve yaşama hakkına saygı duyan.

Siz de fikrinizi söyleyin!