Bilim,  Deneme,  Ebeveyn,  Güncel - Aktüalite,  Toplum

Yalan Dünya

“Bugün efkarlıyım açmasın güller,
Sevdiğimden kara haber verdiler”

Sevgili Olcay Senem’i bilinmezliğe yolcu etmişiz a dostlar. Artık tüm yaşadıklarına rağmen gülümseyen yüzü, söylediği türküleri, günaydın mesajları olmayacak sanal dünyamızda…

Direnme gücüyle umudun ışığı olamayacak tüm mücadele edenlere…

Nasıl bir savaş verdiğini bilmeyecek kimse zorbalara, tacize, baskılara, zulmetmeyi kendilerinde hak görenlere karşı…

Evladı, tek tutunduğu dalı Umut’undan ayrı geçen son günlerini nasıl yaşadı hiç bilemeyeceğiz. Yavaşça yıldız gibi kaydı gitti hayatımızdan “yırtık cebine koyup kaybettiği umudunu”  bizim bulmamız dileğiyle…

Sanırım; tek mirasıydı, yaşam sevinci ve umudu geride kalanlara…

Çok uzun zamandır elime almadığım kalemim, bu gece zorla yerleşti parmaklarımın arasına ve yaz dedi, dök içini yoksa gözünde akan akmayan ne varsa zehre dönüşmesin. Sevdiklerin, dostların seni anlar; acılar paylaşınca azalmaz mı? Sanki benliğimi, bir zorunluluk ve sorumluluk duygusu kapladı neden bilinmez…

On yıl önce Nisan ayında öğrenmiştim, adına lenfoma denen kötü hücrelerin tüm bedenimi sardığını. Yirmi seneye yakın romatoid artrid tedavisi görüyordum. Zamanla kullandığım ilaçlar etkisiz kalıyor ve daha etkili olanlarla devam ediyordum. Sonunda kan tahlillerim, anomaliler vermeye başladı ve yeni tahliller daha sonrakileri gerektirmiş, kemik iliği biyopsisi yapılmış, en son koltuk altı lenf bezi çıkartılarak patalojik tetkik sonucu teşhis konmuştu. Ama bu dört aylık süreçte hastalık da ilerlemiş, çekilen PET sonucu dördüncü evrede olduğu belirlenmişti. Tedavim için 8 defa kemoterapi alacaktım…

Bu süreci yaşarken insan neler hisseder  bilir misiniz? Teşhis kesinleşene kadar hiç kendine konduramaz adını bile duymak istediğini. Her geçen gün halsizliği artarken başka şeylere bağlar sebeplerini. Çünkü “O” güçlüdür. Öyle olmak zorundadır. Yapacakları vardır, henüz vazifelerini tamamlamamıştır ve en önemlisi daha sevdiklerine doyamamıştır. Sonra dünyası yıkılır başına, neden ben diye düşünmeye başlar. Sanki kendine el gibi olur, acır kendine zavallı birine acır gibi…

Acı çekeni bir başkası gibi düşününce daha rahat ağlar insan. Belki de bencillik böyle bir şeydir.

Tedavim mayıs ayının başında (ki evlilik yıldönümümüzdü) ilk seans kemoterapiyle başladı, üçer hafta ara ile hesabıma göre Eylül’de tamamlanacaktı. İşte o zaman anladım, zamanın kişiye ve yaşanan duruma göre nasıl değiştiğini. Her sene yazlıkta iken, koca yaz göz açıp kapayana kadar geçerdi, ama şimdi Eylül hiç gelmeyecek kadar uzaktaydı benim için. Daha ikinci haftadan sonra saçlarım, kaşlarım, kirpiklerim dökülmeye başladı ve bu beni nedense hastalığın kendisinden daha çok etkiledi. Çünkü kanser, herkes için görünür olmuştu. Ve taa içimdeki kız çocuğu utanıyordu bu durumdan. Sanki yeterince güçlü olamadığım için kendimi suçladığım bir süreçti. Dışarı çıkarken bir peruk takıyor, kendimi sıkıntıya soksam da meraklı ve acıyan bakışlardan uzak tutuyordum. Bu işte öyle başarılı idim ki bir seferinde, uzaktan tanıdığım bir kişi gelip kuaförümün adını sordu; saç kesimimi çok beğendiği ileterek. Bazen başımı saran bir şapka ile yürüyüşe çıkardım, bu seferde sahildeki satıcılar turiste benzetip yabancı dille konuşmaya çalışırlardı. Şimdi, uzak bir anı oldu hepsi…

Ama tedavi sürecinde aksaklıklar oldu, defalarca hastaneye yatmak zorunda kaldım. Bazen kan hücrelerinin çok düşmesi nedeniyle, kan verilirken; aynı zamanda tüm vücudumu saran enfeksiyonla, yüksek ateşle mücadele ettim. Tabii sevdiklerim hep yanımdaydı, hepsine ve canım ablama bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum minnetle. Ve bu hastalık bir kırılma noktası, aslında insanın hayatında minimalize yaşaması için. Fazlalıklar çıkıyor hayatınızdan. Vazgeçemem sandıklarınızın önemsiz olduğunu anlıyorsunuz. Kıymet verdiklerinize ise, daha dört elle sarılıyor ve hayatın farkında oluyorsunuz. Öncelikleriniz değişiyor, elden geldiğince anı yaşamanın önemini keşfediyorsunuz. “İnsanın sevdikleriyle geçen her günü bayrammış”  biliyorsunuz.

Aralık ayı başında tedavim tamamlandı ve doktorum müjdeyi verdi. Yenmiştim menfur hastalığı. Önce üç, sonra altı ay ara gittiğim kontrollerin arası bir seneye çıktı. Ama korana nedeniyle, bu sene aşı olmadan tekrar hastaneye gitmek istemediğim için ara daha da açıldı. Önümüzde ki günlerde yeni bir kontrole gideceğim kısmetse…

Her şey geçiyor ve bitiyor dostlar, ama iyi ama kötü. Biz birbirimizin ne kadar merhemi olduk yarasında, sevincini ne kadar paylaştık, mutluluğunu büyütebildik mi el birliğiyle, emanetine sahip çıkabildik mi gidenlerin, kıymetini bildik mi yanımızdakilerin ondan haber verin.

Vefayla baş tacı yaptık mı fedakarları? Mesuliyetle, mecbur olmanın farklı olduğunu biliyor muyuz? İş işten geçmeden, sadece gülümsemenin bile hayatı renklendireceğinin farkında mıyız?

Bir bir eksilirken güzel insanlar anılarının ve isimlerinin silinmesine göz mü yumacağız? Ben güzel kardeşimi hep hatırlayacağım; her sabah gülümseyen yüzüyle, umuduna tutunarak verdiği yaşam mücadelesiyle….

“İnsan insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim”

Sağlıcakla kalın dostlar, kıymet bilenleriniz çok olsun…

Siz de fikrinizi söyleyin!