Bilim,  Bilim ve Teknik,  Deneme,  Fizik,  Kurgu,  Sosyoloji

Uzayda Geçen Rüyalarım (3)

Ekinoks: Dengenin Sağlandığı Yer

Ben sık sık uzayda geçen rüyalar görüyorum. Büyük bir Uzay gemisinin kaptanıyım. Görevimiz keşif. Yeni yıldızlar, gezegenler uygarlıklar ve galaksiler. Uzay gezilerimizde uygulamamız gereken temel komutlar: Eğer uzayda yeni uygarlıklarla karşılaşırsak, onların iç düzenlerine karışmamız yasak. Uygar toplumlar henüz uzay çağına gelmemiş ise iletişim kurmak yasak, sadece gözetlemek izinli. Uzay çağına ulaşmış toplumlarla ise iletişim ve tanışmamız şart.

Bu geceki rüyamda, özel bir istihbarat toplantısı için gemiyi iki günlüğüne terk etmem gerekti. Gemi uzay keşif görevine devam edecekti, ben toplantıdan sonra tekrar dönecektim.

Ben bir mekik ile gemiden ayrıldım. Hedefim Yıldızlar Birliği’nin Delta karesinde bulunan bir rasat ve ölçüm üssü olan “El Fergani Irak Uzay Rasat Üssü” idi. Yolculuğum sekiz saat sürecekti.

Tam beş saat sonra, mekik önceden verdiğim rota verilerine uymamaya başladı. Hemen yaptığım bir sistem çekinde bir sıra dışı veya hatalı işlem tespit edemedim. Çek bittiği anda karşıma kamuflajını indiren bir uzay gemisi çıktı. Gemi, mekiği şilep ışınına bağladı ve içine çekti.

Birkaç dakika sonra, gemi oradan epeyce bir ışık yılı uzaklıktaki bir galaksiye vardı. Mekiğin bulunduğu hangarın ekranlarında Dünya’dan 4 misli büyüklüğünde bir gezegen göründü ve gemi onun yörüngesinde durakladı. O ana kadar gemide hiç kimseyi göremedim.

Ansızın bedenim atom parçalarına bölünmeye başladı ve gezegenin yüzeyine ışınlandım. Gözüm alabildiği kadar geniş sıradağların üstünde idim. Çevrem tamamen yeşil, hiç ses yok. Gök şeffaf ve masmavi, hiçbir bulanıklık yok, güneş etrafı çok tatlı bir sıcaklıkla kaplamış. Ufukta yüzlerce kilometre ileriyi görebiliyorum. Yetmiş seksen kilometre ilerde deniz görünüyordu. Belimde takılı olan ölçüm aleti, hava karışımında Dünya’dan iki kat daha yüksek oksijen oranı olduğunu ve nefes almama uygun olduğunu gösterdi, mesafeleri belirledi ve çevremdeki yeşilliğin karbon bazlı olduğunu bildirdi.

Birkaç adım ilerlemek istediğimde gezegenin büyüklüğünü fark ettim. Kedimi çok ağır hissettim, ayaklarımı aşırı zor harekete geçirebildim. Gözlerimi dağlardan tekrar denize doğru çevirdiğimde, karşımda muhteşem güzellikte bir kadın belirlendi. O rahatça yürüyordu ve yanıma geldi ve sohbet başladı:

– Hoş geldin.

– Hoş buldum. Kimsin, beni niye buraya getirdin, beni tanıyor musun, neredeyim ben?

– Kimsin değil, kimsiniz demen lazım.

Dedi ve o anda ufuk denize kadar trilyonlarca varlıklarla doldu.

– BİZ Ekinoks’uz. Sana gerçeği göstermek için. Evet atomlarına kadar. Dengenin başladığı yerde, Ekinoks’dasın.

– Anlamadım!?

– Anlamayacak ne var? Dört soru sordun, dört cevap verdim.

– Ekinoks? Gece gündüz eşitliği gibi mi?

– Hayır!  Her şeyin dengesi gibi. Ama şaşmadım, siz insanlar gördüğünüz her şeyi bir kelimeye sıkıştırma tutkusu olan varlıklarsınız.

– O zaman, siz Tanrılar mısınız?

– Hayır! O da belirsizlik içinde boğulmuş ve anlamı tanınamayacak kadar solmuş bir kelime.

– Biraz daha teferruat verin lütfen. Kendimi şu anda ilk okul günümdeymiş gibi hissediyorum.

– Teferruat başlıyor:
Biz senin olduğun ve olacağın her şeyin zıttıyız.
Burada gördüğün herkes ve her şey senin bir parçanın zıttı.
Senin iyiliğinin kötüsüyüz.
Senin merhametinin zulmüyüz.
Sen artı isen biz eksiyiz.
Biz anti’yiz.
Kütlenin, maddenin, enerjinin kara’sıyız.
Biz senin yörüngende asılı, ama görünmeyen uyduyuz.
Biz ikinin yarısıyız.
Senin varlığını belirleyen ve belirleyecek olan, aklına gelebilecek her şeyin, dengesini sağlayanız.
Biz sensiz, sen de bizsiz, var olamayanız.
Eğer sana temas edersek, sen ve biz bir HİÇ olacağız.

– Eee, ondan sonra ne olacak?

– Senin parçacıkların bizim zıttımız olacak ve bu sefer biz var olacağız. Sen, bizim dengemizi sağlayacaksın.

– Bunu zaten fizik dersinde öğrenmiştim. Şimdi de gerçeğini görmüş oldum. Bunun için mi beni buraya getirdiniz?

– Hayır! Biz, sana enerji aktarımı yapabilmek için seni buraya getirdik.

– Ne enerjisidir o?

– Kelimelere sığmayan, ama çok yoğun hissedeceğin bir enerjidir. Bu enerji sana, senin ve hem türlerinin ve dünyana yakın evrenin 1500 senelik geleceğini gösterecektir. Bu enerji, sana bu kara istikbali önlemek için bugün alabileceğin kararları ve keşifleri düşünmeni sağlayacaktır.

Dedikten sonra, Ekinoks ve ufuğu dolduran tüm varlıklar aynı anda ve farklı tonda aynı melodiyi seslendirdiler. O zamana kadar duymadığım güzellikte, olağan üstü cezbedici, armonik ve iliklerime kadar işleyen bir koroyu dinledim. Aynı anda, gezegenin güneşi zirveye yükseldi ve etrafı bembeyaz bir ışıkla kapladı.

Ben bu rüyamdan uyandığımda, yaz’ın güneşi bütün ışığı ile yüzümü ısıtmıştı. Televizyon ve oda ışığı açık uyuya kalmışım. Televizyonda Türkiye’nin ve diğer Türki devletlerin en şöhretli ve sevilen 200 ses sanatçısı koro halinde İstiklal Marşını söylüyordu.

Size soruyorum: Kendimizin, toplumumuzun, devletimizin ve gezegenimizin istikbalini sağlamak için ne yapabiliriz?

Nizamettin Karadaş

1964 İstanbul doğumlu. 1972 den bugüne kadar Düsseldorf, Almanya ikametli. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, 2 yetişkin kız çocuğu babası. 12 yıl Avukatlıktan sonra mesleğini bırakmış, her konuda meraklı, araştırmacı, analist ve okumasını seven rahat ve huzurlu bir insan.

Siz de fikrinizi söyleyin!