Deneme,  Felsefe,  Tartışma,  Toplum

Toplum Üzerine (2)

Toplum üzerine yazımda, tarihin tekerrür edemeyeceğini ifade etmiştim. İktisadi ilişkilerin oluşturduğu toplum yapısının ve yönetim kurumunun ortaya koydukları çevresinde, sarmalanan olaylara, bir daha, dikkat çekmek isterim. (Toplum Üzerine (1). yazımı okumayanlar buradan ulaşabilirler.)

Tarihin tekerrür ettiğine dair yorum, böyle gelmiş böyle gider anlayışını üretir. Böyle gelen ve böyle gidecek olan karşısında, insanı nesne konuma koyar. Nesneleşen insan, iktisadi ilişkileri içerisindeki konumuna ilgisizleşir. Çünkü elinden bir şey gelmez, kendisi dışındaki düzenin eseridir. Düzenin eseri olması, iradesinin anlamsızlaşması demektir. Bu bağlamıyla da politik bilinci irade yoksunluğu temelinde gelişir. İradesi düzene müdahale edemez! İktisadi konumunu bilmeyen; politik bilinci, iradesizlik temelinde gelişen kişi kayıtsızlaşır. Oysa içinde bulunduğu iktisadi ilişkilerde kimin değirmenine su taşımaktadır? Toprağı kazıp kuyuyu açan, suyu çıkarıp kaplara boca eden, elden ele değirmene taşıyan odur. Değirmenin dönmesini sağlayan onun kol gücüdür, emeğidir! Peki değirmenin dönmesi ile kazanılanın kaçta kaçı kendisine verilmektedir? Bu iktisadi ilişkinin esas gücü olduğunun farkında olmayan kişi elbette ki kendisine verilene razı olacaktır. Değirmenin bulunduğu muhitin muhtarı da değirmen sahibi ile iş tutuyorsa daha çok değirmen kurulmasını isteyecektir. Daha çok değirmen daha çok çalışan demektir. Daha çok çalışan yine aynı değirmen düzenine su taşıyacaktır. Muhtar iş tuttuğu değirmen sahibinden yana olursa çalışanlara yaptıkları iş karşılığı verilen değeri, iş koşullarını, çalışma saatlerini kim sorgulayacak çalışandan yana kim savunacaktır? Çalışanın politik bilinci, iktisadi ilişkilerdeki konumuna ilgisizlikle gelişirse iradesizliğe neden olur. İradesiz ve ilgisiz çalışan hakkını savunamaz.

Tarihin tekerrür ettiğini söylemek, tarih boyunca farklılaşan-gelişen iktisadi ilişki biçimlerini görmezden gelmektir. Tarih boyunca iktisadi ilişkiler gelişmiş, çeşitli toplum yapılarına evrilmiştir. Yönetim kurumu gelişen iktisadi ilişki ve evrilen toplum yapılarını düzenleme mecburiyeti ile yenilenmiştir. Tarih boyunca gelişen iktisadi ilişkilerin zorunlu kıldığı yönetim kurumundaki yenilenmeler, tarihin tekerrür etmediğini kanıtlar. Ne zamanki yönetim kurumu yenilenememiş o zaman tarihin tozlu sayfalarında yerini almıştır. Tozlu sayfalara giren yönetim kurumu ile açığa çıkan boşlukta, yönetim kurumu yeniden yapılandırılması gerekir. Yönetim kurumunun yeniden yapılandırılışında, çalışan kitlelere dönük olumlu sonuçlar doğması ihtimali oluşur. Her yeniden yapılanma, iktisadi ilişkileri farklılaştırma fırsatıdır. Eğer ki bu fırsat çalışan kitleler, değirmene su taşıyanlar, tarafından değerlendirilmezse kendi aleyhlerinde gelişir. İktisadi ilişkileri farklılaştırma fırsatı kaçar. Bir de bakmışlar ki değirmenin sahibi taşıttığı su ile değirmenini döndürüyor, kazandığıyla yeni kuyular açıyor, çıkarılan suyu da çıkaranlara satıyor! Çalışanlar hala su taşıyor, elleri ile taşıdıkları sudan bir yudum bile içemiyor ve de böyle gelmiş böyle gider diye tutturuyorlar! İşte iktisadi ilişkilerdeki konuma ilgisizliğin ve iradesiz politik bilincin sonucu!

Son olarak sormadan edemeyeceğim: “Siz kimin değirmenine su taşıyorsunuz?”

Arda Çelik

16.04.2021 – Ticari Hayat

Siz de fikrinizi söyleyin!