Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Sefirin Kızı’nı İzlemeyi Neden Bırakıyorum?

Aslında magazin içerikli gibi gözüken ama kökleri halkın sosyolojisine dayanan bir yazıdır bu. Bir dizi veya film temelini senaryodan alır. Senaryo ise romandan alır. Roman; halkın yasadığı veya yaşayacağı tüm olaylardır. Bu tanıma şunu sabitleyelim: Roman, köklerini halkın içindeki olaylardan almalıdır. O zaman gerçeklik payı ve değeri artar.

Sefirin Kızı aslında çok özgün ve çok yerinde bir dizi… Anadolu’da yaşayan insanların yaşamından kesitler sunuyor. Peki, başlarda iyi başladığı halde şimdilerde, neden seviye düşüklü olur? Büyük ihtimal senaristler tüm kozlarını bitirdiler. Farklı bakış açısı geliştirmek sorun oluyor veya maliyet, izlenebilirlik gibi kaygılar nedeniyle dizi yüzeyselleşiyor.

Fakat, bazen şov amaçlı yapılan bir sahne o an iyi bir etki bırakabilir. Daha sonra bu etki yok olur ve hatta senaryonun, filmin dizinin aleyhine kullanılabilir.

Bu dizide aklımın sınırlarını zorlayan kısımlar var.

Örneğin; olayın erkek iki kahramanı… Biri zengin bir insanın torunu, diğeri fakir ve hatta yarıcı, yani çalışıp da toplanan ne ise, onun yarısı kendisine kalan bir hamal torunu. Sonra bu iki ailenin ortak yakını olan kişi belediye başkanıyken, çalışanların maaşlarını veya devletin parasını çalıyor, bunlara veriyor, bunlar da o hırsızlık paranın üzerine zenginlik iktidarı kuruyorlar. Kanuna hesap da vermiyorlar. Bunun neresi ahlakidir? Bunu da acılarla, gözyaşlarıyla veya demagojilerle izleyenlere kabul ettiriyorlar. Diziyi izleyen halk bu durumu kanıksıyor. Bu durum, bir halka yapılacak en berbat kötülüktür. Senarist ahlakına da aykırıdır.

Örneğin, her iki erkek ortak da, bir hanım kahraman için milyon avro, çocuk için milyon avro, rüşvet için milyon avro dağıtıyor. Arkadaş, milyon avro Türkiye’nin bütçe açığını kapatır, bu kadar paranız varsa, nasıl olur da hazineye vermezsiniz. Buna akıl erer mi? Bu mu köklerini toplumdan almak! Bizim toplumun ki, o diziyi izleyenlerin önemli kısmının çocuklarının ayaklarında ayakkabı yırtık.

Örneğin, görevden alınmış rüşvetçi büyükelçi… Hiç mi çevre edinmedin bu yaşa kadar! Emekli maaşınla adam gibi geçinmek neyine yetmiyor… (Devlet memurlarında, belirli yaştan sonra görenden alınsa da, emekli maaşı verilir.) Eşsek kadar olmuşsun, saçın başın ağarmış, ne diye kızınla, torununla uğraşırsın, soytarılarla düşüp, kalkarsın? Türkiye Cumhuriyeti’nin eski ve görevden alınmış bir büyükelçisi bile olsan, eski seviyedeki günler hatırına adam gibi adam olsana! Sanırım, senaristler devlet adabını bilmiyorlar. Rüşvetçi bile olsa, bir büyükelçi toplumda seviyeyi her daim korur.

Örneğin, kadın kahraman… Dizideki adı Nare, gerçek adını bilmiyorum. Cahilliğimi bağışlayın. Şu ana kadar dizideki ağlamalar sonucu gözlerinden akan yaşlarla İstanbul Barajı dolardı. Ağlamanın da bir gerekliliği, yeri ve zamanı olmalı. Her anda, olayda ve yapıda ağlanılmaz ki… Burada bir parantez açayım, sırf o ağlamalar için dizinin önemli bir kesimi bu diziyi izliyor. Bizim halkımız ağlayan birini görünce dayanamaz.

Örneğin, Marina… 8 yıl önce devletten çalınan 10 milyon para… Bununla milyar dolarlık marina kurmak ve bölgenin en büyüğü olmak!? Örneğin, hedefe konan bir rakibin marinasını tak diye almak! Örneğin, rakibin piyasadaki çeklerini piyasadan toplamak? Bu durum ticari olarak mümkün değil. Vergi mevzuatı olarak da mümkün değil. Bankadaki borçları ödemek… Kim inandı bu sahneye! Yok, öyle tak diye borç ödemek! Biraz küçük atın da, civcivler yesin…

Örneğin iş düzen… Uçurumdan atlamış, ölmemiş olan kadın kahraman marinada mini etekle çalışıyor. Sevdiği adam var ya, erkek kahraman? O zavallı zenginin üzeri dökülüyor. Tişört bile yok adamın üzerinde. Kendi elbisemi göndereceğim. Milyon/milyar dolarlık şirketlerin sahipleri bu şekilde mi giyinir?

Bu filmin tutarlı yerleri ise şunlar: Küçük çocuk kahramanın rolü… Kadın kahramanın direnç ve azimli mücadelesi… Ev ahalisinin güzel halleri. Zeytinlik olayı ve düzeni. Muhteşem şekilde işlenen Othello SendromuGörgüsüzlüğün zirve yapmış halleri de çok izletiyor. Otel çalışanlarının rollerine uyumu… Hele müzik, konuya uyumlu ve muhteşem! Hakkını teslim etmessem olmaz, patron olan iki erkek kahraman ve bir kadın kahraman dışında, diğer oyuncuların kıyafetleri de çok yerinde ve uyumlu. Görsellik güzel!

İddiasına varım ki, dizide çocuk ve kadın ağlamasın, biraz da tuhaf lehçe (Bu lehçe de Türkmen olan biri için hoş değil…) ve arada gözüken hoş manzara olmasın, dizi zor izlenir…

Hepsi bu kadar!

Siz de fikrinizi söyleyin!