Deneme,  Felsefe,  Kategorisiz,  Mizah,  Psikoloji,  Toplum

Rahatsız

İlhan Berk’in dediği, “Ben sıkıntıyım.”; ya da Salvador Dali’nin söylediği “Ben tehlikenin ta kendisiyim.”; bu aforizmalar benimdir de. Hangi ara zaman makinasından gel git yaptılar görmedim! Ben körüm! Ben rahatsızım!

Bir aforizma yazınca ve onu sosyal medyadan paylaşmadan önce, arama motorlarında cümleyi yazarak arıyorum. Her ne hikmetse benden önce benim sözlerim çalınmış oluyor. Hakkıma tecavüz var! Aforizmalarımın çoğu mu yazılmış çıkar? Aksilik ya benim gibiler çok olunca özgün değil miyim; özgün olmaya geç mi kaldım diye, kendi kendime kızıyorum! Ben ateşten kızgınım!

Aksilik ya felsefe bölümünde de okumadım, filozof olmam ancak kaldırım mühendisliğiyle mümkün! Düşünüyorum  (zaten bunu kafam hep yapıyor) da lanetim geç doğduğum tarihten belli! Bütün şanslılar şanslı olarak erken doğmuş. Şimdi bu halimle felsefe yapsam, felsefe mezunları diplomalarıyla cahil bakar! Ben nefretim!

Gaziantep doğumluyum; ne sular akıyor, ne ormanlar var; ne de soyadımda zengin bir genim var! Anlayacağınız doğmuş, dımdızlak kalmışım; ben torpilsizim. Kahretsin, felsefe yapmak için yaşam ihtiyaçlarım engel. Fazla mesailer, emek gücünü karşılamayan meta, hayat ve ben! Ben yaşama lüksü olmayanım!

En iyi olduğum konu, müzik! Güzel sesim yok, Tanrı’dan yanlış kadere çizilmiş bir gereksiz kulum! Tanrı bile üzerimde hiç düşünmeden yaratmış olmak için yaratmışçasına! Ben yaratıldığım şekilde sınananım!

Evrenin tüm kanunları karşımda birleşerek birlikte hareket ediyorlar; yer, zaman ve yer çekimi…vs. Yer çekimine yenik düşmemek için kaç kez beş derecelik açıdan doksan derecelik açımdaki dik duruşuma, ne kadar azimle ulaştığımı bilemezsiniz. Düşmeklerden zor kurtulmuş, yerçekimlerine karşı savaşlarım. Evrendeki tüm kanunların karşımdaki kötülüklere ön ayak olması, beni mutsuz eden ilk basamak oluyor. Ben evrene hınçla dolu mecburi bir savaşçıyım!

Kimseden yardım almadım, kimseden fayda görmedim yaşamımda, tek çabam başarılarımla hayatta kalmaktı. Ha kimseye de muhtaç olmadım, el açmadım, yandaş olmadım. Karşılarında durmam gerekenlerin de dimdik durabildim. Onurlu yaşadım. Fakat gündelik hayatta bile peşimi aksilikler hiç bırakmıyor. Çok yıprandım. Ben mecalsizim!

Her şeyi hesaplayarak hareket ederim, her şey beni hesaba katmadan ilerleyerek biter. Neden her şey ilerledi de ben yerimde saydım anlamıyorum. Hep denedim, hep savaşlar verdim, hep umutla sıfırdan başladım; hayat beni yormayı sevdi! Zoraki sonucum ben, ben bıkkınlığın abidesiyim. Ben umutsuzum! 

Sebepsiz sonucum ben, bunu bildiğim için yaşam çok manasız geliyor. Yokmuşum gibi yaşıyorum, sessizce.

Hep beni mi bulur?

Ben, bir markette alışverişi tamamlamak için gittiğim kasada; yazar kasanın kağıdı biter ve yenilenmesi için beklemek zorunda kalırım. Üzerine bir de o ara, fiyat gör için bekletilen müşteri olurum. Ben huzursuzum!

Hayatımdaki herkes kükremeye hazır olduğumu bilir, bense kükrememek için sebep olmayacağını. 

Aksilik insanıyım, aksilik mıknatısı olduğumdan! Lüzumsuz insanların deli mıknatısı da gibiyim, beşeri şartlarımda hepsi mi çevremde olur? Durumlar beni aksi olmaya zorluyorsa, ben suçsuzum!

Sahi, neden her türlü aksilik beni bulur hiç anlamadım; aksi zamanda, aksi insanlarla, aksi ortamlarda ben aksi her şey aksi…

Aksilik serisinin başrol oyuncusuyum. Bir aksilik olsa da aksilikler son bulsa… Hayatım aksiliklere çizili. Artık hiçbir şeyin aksilik çıkarmamasını yalnız hayal ediyorum. Boşuna gitmesin emeklerim. Çünkü, ben bir aksiliğin vücut bulmuş haliyim. 

Durdurun zamanı, zaman yanlış akıyor! İnsan kaç kere uyanır! O kadar uyandım!

Ölünce dünyadan bir nüfusum eksilecek; ben bu kadarım! Ben bir hiçim!

Başkalarının kendinde somutlaştırdığıyım, aslında belki de ben hiç olmadım.

Spekülatif bir hayatın hiçliğini ve izafiyetindeki ağırlığını, yaşımla anlatmam mümkün değil.

Toprak için de önyargım var, sanki ölünce o devralacak sırayı. İstirahat ne mümkün!

Dizimin kanı mürekkebim olmasa yazamazdım. Yalnızlık acıları paylaşmakla başlar; şimdi yaptığım itiraflarımla sizleri kaybettim.

Yine ruhumun leş kokusunu derinden alıyorum, ciğerime nefesim saçma geliyor, nefesim ızdırap veriyor. Yaşadıklarım kadar yaşayacaklarım da canımı acıtıyor!

Oh içimi döktüm rahatladım, sorunları yaktım; harflerim duman oldu. Dramatizmi kavurdum, alevlerini savurdum da rahatladım.

Nefret ettiğim ve çok uğursuz gelen bir pazardan; hatta bir sabahından da sizlere bu mizahımla, bir rahatsızın nasıl rahatsız olamamasının mümkün olamadığını betimlemek istedim. Yazdıklarımda, hayatımdan kesitler olsa da kurgu dahilinde yazdım. Aslında, ben çok sağlıklıyım.

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!