Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Osmanlı Kendi Askerini Öldürdü!

Bundan tam 193 yıl önce bugün, 16 Haziran 1826 tarihinde İstanbul’da, dünya tarihinde bir benzeri görülmemiş bir olay yaşandı.
Osmanlı tahtında, “Reformcu”, “Yenilikçi” olarak anılan 2. Mahmut oturmaktaydı. 2. Mahmut, önce orduyu düzene koymak istedi.
Bakın bunu nasıl yaptı:
Osmanlı padişahı 2. Mahmut, Osmanlı ordusunun omurgasını oluşturan Yeniçeri Ocağı’nın yok edilmesine karar verdi.
İstanbul, Aksaray’daki Etmeydanı’nda bulunan yeniçeri kışlaları top ateşine tutuldu. İstanbul’da yaklaşık olarak 10 bin yeniçeri öldürüldü. Eğer İstanbul dışında öldürülenler de eklenecek olursa, bu sayı 20 bine ulaşmaktadır.

Osmanlının yaya yürüyen askerlerinden oluşan Yeniçeri Ocağı, beş yüz yıla yakın bir süre Osmanlı devletine hizmet ettikten sonra, dört beş saat gibi kısa bir sürede kışlalarında topa tutularak yıkılıp tarihe gömülmüştü. Bu arada, Yeniçerilerle ilişkilendirilen Bektaşi dergâhları da kapatılmış, yakalanan müritler kılıçtan geçirilmişti.

İşte, dünya tarihinde bir eşi görülmemiş bu kanlı olaya Osmanlı, “Vaka-i Hayriye” demişti.
Vaka-i Hayriye, Arapça bir deyiş olup “Hayırlı Olay” anlamına gelmektedir.
Osmanlı, kendi ordusunun yaklaşık 20 bin askerini kışlalarında topa tutarak öldürülmesine “Hayırlı Olay” demişti!
Hayırlı Olay’ın mimarı Padişah 2. Mahmut, Avrupa usulü eğitim görecek yeni bir ordu kurdu ve bu orduya“Asakir-i Mansure-i Muhammediye” yani, “Muhammed’in Askerleri” adı verildi.

Değerli Dostlar,

Ben bu benzersiz tarihi olayı çok kısa olarak neden sizlere hatırlattım?

15 Temmuz 2016 Cuma akşamı geç saatlerinde Türk ordusunun içinden bir grup darbe girişiminde bulundu.
Başarısız olan bu darbe girişimini, ordunun içinde yuvalanmış olan Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yaptığı tüm kanıtları ve tanıklarıyla ortaya çıktı.
Haklı olarak hükümet, ordunun içindeki FETÖ’cüleri hızla ayıklama girişimini başlattı. Bir yandan da PKK, IŞİD, PYD gibi terör örgütleriyle savaşmak zorunda kalan hükümet, çok çabuk kararlar verip uygulaması gerektiğini öne sürerek Türkiye Büyük Meclisi’nde OHAL, Olağanüstü Hal yasasını çıkarttı.
Halkımız genelde, OHAL yasasının teröristlerle savaşımda kolaylıklar sağlayacağına inanıyordu.
Ama işte tam öyle olmadı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, FETÖ ile savaşımı bahane ederek Türk ordusunda çok büyük, köktenci yaptırımlara başladı.
Bakın, nasıl:
Orduda birliği sağlayan emir-komuta zincirini kırdı!
Harp okullarına öğrenci yetiştiren Askeri liseleri kapattı!
Ordumuza subay yetiştiren Harp Okullarını kapattı!
Ordumuzun “beyin takımını” oluşturan “Kurmay” subayları yetiştiren Harp Akademilerini kapattı!
Askeri Liseler ve Harp Okulları, Türk ordusunun can damarlarıydı!
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, Türk ordusunun can damarlarını kestiler!
Harp Akademisi, Türk ordusunun beyniydi!
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, Türk ordunsun beynini yok etti!
Ve tüm bunları, ordunun yeniden yapılandırılması diye gösterdi! Tıpkı Osmanlı Padişahı “Reformcu” 2. Mahmut gibi!
Ordunun can damarları kesmek, ordunun beynini yok etmek nasıl olur da “yeniden yapılandırma” olabilirdi?
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti, “yeniden yapılandırma” görüntüsü altında yaptıkları yıkıma gerekçe olarak şöyle dediler:
“Askeri Liseler, Harp Okulları ve Harp Akademisi, FETÖ’ye yuva olmuşlar! Darbeci yetiştiren kurumlara dönüşmüşler!”

Değerli Dostlar,

Kurumlar suçlu olamazlar!
Kurumlar yozlaşmışsa, o kurumların yöneticileri suçludur!
FETÖ’cülerin yuvalandığı Askeri Liseler, Hap Okulları ve Harp Akademisi suçlu değillerdir! Suçlu olanlar bu kurumların yöneticileridir!
Asıl suçluları bulup cezalandırmak yerine, suçlu olmayan Askeri Liseleri, Harp Okullarını ve Harp Akademisini kapatmanın akılla, mantıkla, vatanseverlikle hiçbir ilgisi olamaz!

Değerli Dostlar,

Ordumuzun can damarı olan Askeri Liselerin ve Harp Okullarının kapatılması, ordumuzun beynini oluşturan Harp Akademisi’nin ortadan kaldırılması, yeni bir “Vaka-i Hayriye” dir!

Şimdi gelin, Osmanlı’nın Vaka-i Hayriye dediği, “Hayırlı Olay”ın gerçekten Osmanlı’ya hayır getirip getirmediğine kısaca, ana başlıklar altında bir göz atalım.

16 Haziran 1826: Vaka-i Hayriye (Hayırlı Olay)
1838: Balta Limanı Antlaşması. İngilizlere tek yanlı ekonomik-ticari haklar tanınır.
1854: Osmanlı, Avrupa devletlerinden borç almaya başlar.
1875: Dış borçların faizlerini bile ödeyemeyen Osmanlı, İFLAS ettiğini ilan eder.
1877: Ruslarla girdiği savaşta yenilir. Ardahan, Batum, Doğubeyazıt Rusların eline geçer.
1878: Rus askerleri İstanbul, Yeşilköy’e kadar girer.
1878: Sırbistan ve Karadağ, Osmanlı’dan bağımsızlıklarını ilan eder.
1878: Bosna-Hersek Osmanlı’dan ayrılır.
1878: İngilizler, Kıbrıs’ı alır.
1881: Tunus, Fransızların eline geçer.
1881: Osmanlı’dan alacağı olan İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere Avrupa Devletleri İstanbul’da Düyun-u Umumiye’yi (Genel Borçlar İdaresi) kurup halktan vergi toplamaya başlar.
1882: İngilizler, Mısır’ı alır.
1884: Somali, İngilizler tarafından işgal edilir.
1885: Habeşistan, İngilizlerin eline geçer.
1898: Girit, Osmanlı’nın elinden çıkar.
1899: Kuveyt, Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan eder.
1912- 1913: Balkan Savaşları’nda Osmanlı yenilir.
14 Aralık 1913: Girdiği hemen her savaşta yenilen Osmanlı, ORDUNUN BAŞINA ALMAN MAREŞALLARI, GENERALLARINİ getirir.
30 Ekim 1918: Mondros Silah Bırakışması imzalanır. Osmanlı ordusu teslim olur. Ordu terhis edilir. Silahların, cephanelerin İngilizlere teslimi kabul edilir.
10 Ağustos 1920: Sevr Antlaşması yapılır. Türkiye’nin Avrupa ülkeleri tarafından parçalanıp bölüşülmesi kabul edilir.
17 Kasım 1922: Osmanlı padişahı Vahdettin, İstanbul’u işgal eden İngilizlerin bir savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçar.

Değerli Dostlar,

Osmanlı’nın Vaka-i Hayriye, yani Hayırlı Olay dediği, aslında Osmanlı’nın tümden yıkımına kadar giden bir dizi olayın başlangıcı olmuştur.

Ordumuzun can damarı olan Askeri Liselerin ve Harp Okullarının kapatılmasını, ordumuzun beynini oluşturan Harp Akademisi’nin ortadan kaldırılmasını yeni bir Vaka-i Hayriye, yani Hayırlı Olay olarak değerlendirenlerin Osmanlı’dan ders alması gerekmez miydi?
Hayır, ders alınmamıştır.
14 Haziran 2019’da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın buyruğu üzerine TBMM’den “Yeni Askerlik Sistemi” adı altında bir yasa çıkarılmıştır. Bu yasaya göre;
Askerlik süresi 6 ay indirilmiştir.
• Kalıcı “bedelli askerlik” yöntemi uygulanacaktır. 31bin TL ödeyen hiç askerlik yapmayacaktır.
• Şu anda silah altında olup 6 ay askerlik yapmış 106 bin kişi terhis edilecektir. Bugün dört bir yandan kuşatılmış Türkiye, bir anda ordusunun neredeyse yarısını kaybetmiş olacaktır.

Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu yasayı, reform ötesi bir “devrim” olarak görmekte, göstermektedir.
Osmanlı Padişahı 2. Mamut da, en az 20 bin Yeniçerinin öldürülmesini reform ötesi bir “Hayırlı Vaka” olarak göstermemiş miydi?

Değerli Dostlar,

Kemal’in Askerlerini; görev başında ve emekli olmuş tüm subaylarımızı, siyasi görüşü, dini inancı ve etnik kökeni ne olursa olsun tüm yurtseverleri ayaklanmaya çağırıyorum!
Askeri Liselerin, Harp Okullarının ve Harp Akademilerinin kapatılması ve emir-komuta zincirinin kırılmasıyla başlayıp “yeni askerlik sistemi” ile yürüyen sürecin, vatanın bölünüp parçalanmasıyla sonuçlanacağı apaçık ortadayken yurtseverler elleri kolları bağlı oturabilir mi?

Yılmaz Dikbaş

Siz de fikrinizi söyleyin!