Deneme,  Siyaset,  Tartışma,  Toplum

Önümüz Kara Kış…

Kara kış, kış ortası, kışın en şiddetli zamanı, diğer adı zemheri.

Çok sıkıntılı durum veya zaman.

Yağış pek az olur, kuru bir ayazla geçen günler, insanı içinden titretir; dışarıda, açık havada bırakılan suyu içtiğinde, “su ayazlanmış” derler, içerken de dişlerine kemanı çaldırır.

Mevsimsel ve tabiatın yorumlanması, tanımlanması için kullanılan bu tabloyu memleketin içinde bulunduğu şartlara benzettim.

Evet, çok sıkıntılı durum ve zamanlardan geçiyoruz.

Ülkenin mevsimi kış, yetmez kara kış.

Her şey şiddetli. Eleştiri, cevap, suçlama, horlama, irite etme, bölme, parçalama, ötekileştirme, değersizleştirme, her şey zirvede…

Arabesk kültürü yaşam biçimine dönüştürmüşüz. Eskiden “ya benimsin, ya kara toprağın” söylemi vardı, şimdi bana karşıysan düşmanımsın.

Halbuki hepimiz ayrı, farklı, insanlarız, kişilikleriz.

Eğitim düzeyimiz, alışkanlıklarımız, değer yargılarımız aynı değil, doğal olarak dünya görüşümüz aynı değil. Kısacası aynı olaya değişik tepki verebiliriz, bu çok normaldir.

İşte medeniyet tam da bu noktada devreye girmesi gerekir, yani farklılıkları bir arada tutmayı, bir arada yaşamayı gerçekleştirebilmek, medeniyet, çağdaşlık budur, ama ne mümkün? Kendimizle, çevremizle, farklı düşünenlerle barışık değiliz, öfkeliyiz, kızgınız, parlıyoruz, kırıp döküyoruz.

Evde, sokakta, okulda her yerde öfke hakim.

Tek yönlü düşünüyoruz, esneklik yok, sabit fikirlerimizi aşamıyoruz, kilitlenip kalıyoruz, bu yaklaşımla, bırakın ülke millet sorunlarına çözüm üretmeyi, “kendimizi” bile yönetemeyiz, öyle de oluyor, yönetemiyoruz.

Ülkenin içinde bulunduğu ahval ve şerait tam da kara kış…

İktidarın fevriliği, bütünü görmedeki yetersizliği, “en iyi ben bilirim” havalarında olması, en çok hata yaptıran tavır. Nitekim dış siyaset sorunlu, ekonomi kırılgan, kalkınma yetersiz, işsizlik rakamları ortada. Her istediği yasayı çıkarabilme ve uygulama imkanı var iken daha güçlü olacağız “vaadi” ile partili başkanlığı dayatma mantığını anlamak olanaklı değil. Bu nedenle toplum öfkeli, tepki kontrolsüz.

Evet mi hayır mı dayatması. Ülkemizin parlamenter demokrasi ile mi yoksa tek adam rejimi ile mi yönetileceğinin kararını vereceğimiz bir referandumla karşı karşıyayız. Bu referandumda HAYIR diyecekler de EVET diyecekler de TÜRK milletinin evlatlarıdır. Referandum bu milleti bölmemelidir. Evet diyenler nasıl meşru bir siyaseti savunuyorlarsa hayır diyenler de en az evet diyenler kadar meşru bir siyaseti savunuyorlar.

Hayır diyenleri terör örgütleriyle yan yana koymak (en azından) bir gaflettir. Bekir Bozdağ’dan bu konuda açıklama ve özür bekliyoruz. Ki siz Adalet Bakanlığı’nın büyük bölümünde 15 Temmuz’u yaşatan FETÖ terör örgütünün elebaşısını defaatle övdünüz. Binlerce terörist hakim ve savcıyı Adalet Bakanlığına siz aldınız.
(Ümit Özdağ-06 Şubat 2017-Bursa konuşmasından)

İktidarın isteklerine karşı çıkanları suçlayıcı tavrı da anlaşılır gibi değil. İktidar olgunluğu yok. Kamplaştırıcı, bölücü, ötekileştirici ifadeler her kademede yöneticilerin ağzında.

Şu bir gerçek. “Şark” toplumunda kurnazlık geçerlidir, strateji üretemiyoruz, günü birlik siyasetle günü kurtarma peşindeyiz. Yarını göremiyoruz. O nedenle uzun vadeli çözüm üretemiyoruz ve her gün sorunlarla boğuşuyoruz, enerjimizi anlamsızlığa harcıyoruz.

Yazımı kaleme aldığım gün partilerin gurup toplantıları var ve liderler gruplarına konuşuyorlar. Tamamını izlemeye gayret ediyorum. Belki ülkemizin geleceği için iyi bir cümle duyarım umuduyla. Konuşmalar bitiyor, bir değerlendirme yapıyorum, çocukluğumda oynadığımız oyunlar aklıma geliyor. Kim kime pis dedi, ya da kim, hadi gel seninle beştaş oynayalım, dedi. Memleket sorunları hak getire, siyaset çocuk oyuncağına dönmüş durumda, haliyle ülke bu halde olur, şaşırmamak lazım.

Özet; siyasetçilerin söylemleri ortada, ülkenin durumu da ortada, hiç bir şey tesadüf değildir, böyle ülkeye böyle siyasetçi, biz seçtik. “Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir…”

Titanik batmadan kısa süre önce de her şey yolunda görünüyordu, ama battı. Altın tabakta yemek yiyenler de boğuldu. Ülke çökünce partili, partisiz fark etmeyecek, herkes altında kalacak, bu kimin işine yarayacak, hiç düşündünüz mü! Asırlık düşmanlar ellerini ovuşturuyorlar görmüyor musunuz!

İktidar, muhalefet, kurumlar, bizler hepimiz aklımızı başımıza almazsak, bekleyen tehlikeleri şu an göremezsek, içinde bulunduğumuz kış mevsimini bahara çevirmek elimizde. Yoksa kara kış bizi bekliyor…

Serdar Yılmaz

Siz de fikrinizi söyleyin!