Mizah,  Sosyoloji,  Toplum

Kur’an Kursu Hocası Sidikliğimi Nasıl Bağladı?

Aslında, bu başlık bile kafamı epey karıştırdı.

Hoca, Nasıl Sidikliğimi Bağladı?

Hoca, Sidikliğimi Nasıl Bağladı?

Nasıl Bağladı, Hoca Sidikliğimi?

En sonunda bir başlık attım, nasıl olsa hepsi aynı anlama geliyor. Gerçi, bu ifadeden herkes her şeyi anlamıyor; zaten bu durum mümkün de değil. Lise 1. sınıfta idim. Adana Erkek Lisesi’ndeydim. Bir arkadaşa, Kur’an kursunda okurken “hoca sidikliğimi bağladı” diye şaka yaptım. Arkadaşımın gözleri fal taşı gibi açıldı:

-Nasıl yani?! Hoca senin çükü tuttu, iplen mi bağladı?

O zamana kadar bu ifadenin bu şekilde düşünüleceğini bilmiyordum bile! Hakikaten, hocalar insanın sidikliğini nasıl bağlar?

Bir tas kap alır, içine su koyar, suyun içine nohut taneleri atar. O nohutlara ve suya dua okur, üfler vee bu nohutlar şişer, insanın çüküne gelir, tıkanır. Haliyle çiş yapılamaz ve patlarsın. Ne feci bir şey! Bana da hoca bunu yaptı. Yani, yaptığını sanıyorum; çünkü yapacağını söyledi.

Kur’an kursunda okurken hoca ile ters düşünce, karşılıklı boğuşmalar sonucunda, sinirini alamayan hoca “bu gece senin sidikliğini bağlayacağım!” dedi. O gün akşamı zor ettim. Hoca ile kavga yaptığıma çok pişman oldum. Özür dilemek şöyle dursun, elimden gelse önüne yatacağım, içimde bu kadar korku var! Akşam oldu, yemek yemiyorum, yemekteki taneler gece şişer, sidikliğime tıkanır diye düşünüyorum. Ebem suratıma bakıp, ne olduğunu merak etmeye çalışıyor. Korkudan söylemiyorum. Gece oldu, aç ve korku var. Midem birbirine girdi. Altıma etmek üzereyim, ama çiş yapmaya korkuyorum. Ebemle yan yana yatıyorum; o benden uzakta hiç yatamazdı. Gecenin geç vaktine kadar yatakta döndüm, durdum, uyuyamıyorum. Sonra uyudum.

Sabah olunca birden bağırarak ve ağlayarak uyandım. Ebem hemen yanıma geldi. “Aman, bu koca eşek altına işemiş” dedi. Sabaha kadar tutmaya çalıştığım çişim, artık döşek falan dinlememiş. Her yer sel olmuş. Nasıl ağlıyorum! Korkudan hocanın yaptığını söyleyemiyorum, altıma işediğim için de utanıyorum.

Ebem çok ısrar edince hocanın sidikliğimi bağladığını söyledim. Çok sinirlendi. “Sakalına sıçarım onun!” dedi. Altıma işediğim pantolonu aldı, hemen soğuk suyla aceleden yıkar gibi yaptı, sobaya yaklaştırdı, kuruttu, onunla okula gittim. Ebem de hocanın yanına gitti. Ondan sonra bana, “Bu soykanın kursuna biraz ara ver, sonra devam et! Ben gerekeni yaptım!” dedi.

O biraz ara bana iyi geldi. Bir zaman geçinde hoca bize geldi. Ebem ile uzun bir konuşma yaptı. Ortalık süt liman oldu. Ebem barışınca ben de barışmış oldum. Kursa yine devam ettim. Fakat içimdeki kin, nefret ve sinir geçmiyordu. Hocaya gücüm yetmezdi. Hocanın sidikliğimi bağlamasına sebep olan ve beni hocaya şikâyet eden çocuğa ise, gücüm yeterdi. Fırsat kolluyordum.

Bir cuma günüydü. Cuma namazına hocanın tüm talebeleri ve elbette köyün tüm yaşlıları ve gençleri gelirdi. Çok kalabalık olan camide, beni şikâyet eden çocuğun tam arkasına durdum. Bir büyüğüm tavsiye etmişti. Onun verdiği toplu iğneyi, secdeye gidildiği anda önümdeki çocuğun kıçına soktum. Çocuk “anam!” diye bağırdı. Ben yere kapandım. Gülen, kahkaha atan, pık pık ses çıkaran çoktu. Namazı bozulan cami dışına kaçıyordu. O gün cemaatin yarısından fazlası gülüp, namazı bozup, cami dışına çıktı. O gün camide sadece yaşlılar ve ben ve imam kaldık. Bizim namaz tamamlandı.

Allah kabul eylesin!..

Ali Kurt

https://xn--gndemarivi-9db80j.com/cok-degerli-yazarimiz-sayin-ali-kurtun-kitaplari-ve-kalemi/?amp=1

Siz de fikrinizi söyleyin!