Güncel - Aktüalite,  Siyaset

Küçük Amerika’da Neler Oluyor?

Bizi çok ilgilendirmeyen, başkan değişikliği ile uygulamalarının çok değişmeyeceğini bildiğimiz ABD seçimleri, iktidar yandaşlarımızın taraftarlığı ile çok ilgimizi çekti.

Ülkemiz için o kadar büyük bir mesele haline getirdiler ki, sormayın gitsin.

Ekranlar (yandaş TV’lerde) seçim panelleri ile görsel şölen haline getirildi

İlk açılan 10 bin oyun dağılımı ile sunucuları şenlendi, dans ederek sunuşlar yaptı.

Okur yazar, başka da bir şey bilmeyen herkes diplomasi uzmanı oldu, her programda konuşturuldu.

Yorumlar, analizler, gülen yüzler ve heyecanlı bekleyişler yansıdı yüzlerindeki sevinçlere.

Utanmasalar mehter takımları eşliğinde caddelere dökülecek kadar ileri gideceklerdi. Kim bilir belki de akıllarına gelmedi.

Biz ne mi yaptık?

İzledik, dinledik. Çok yeni hayret duygularına kapıldık, şaşırdık, anlamaya çalıştık.

Bu adamlar neden böyle yapıyorlar? El oğuşturmalarının sebebi ne? Ülkemiz ABD mandası oldu da bu mandalar bize mi söylemiyor? şeklinde birçok soru ile konuyu merak edip, giriş yaptık.

Tabi ki olayın geçtiği ABD den gelen haberler, ikinci dalga pandemiye yakalanmış bireyler gibi sarstı bizi.

Oy için yardım kolileri, oy sayımının durdurulmasına yönelik açıklamalar, çöplerden çıktığı söylenen oy çuvalları, kaybetsem de makamı terk etmem sözleri ile donatılmış açıklamalar. Sokaklar çok karışacak, iç savaş çıkacak türünden yaklaşımlar ve hatta bazı işyerlerinin tahta panellerle çevrilmesine kadar dayanan güçlü olasılık gösterileri konusunda haberleri okuduk, izledik, dinledik. En çokta Trump’ın hiç bir şey yoksa da mutlaka bir şey vardır tarzındaki seçime itirazları hoşuma gitti. Arada, bitmemiş seçim için “Ben kazandım” açıklamasını da es geçmemek lazım.

Ne kadar benzemiş birbirimize diye sormadan da edemedik.

Onlar mı bize benzemiş, biz mi onlara benziyoruz. Yoksa onlar, yıllardır bizi deney sahası olarak kullandıkları ve yönettikleri taktik kitapçığını ortaya çıkarıp, ilk kez kendileri için mi kullandılar gibisinden soruları barındıran, üç ihtimalli maçın sonlarına yaklaşıyoruz. Adam kazanamıyor çünkü..

Bizi sahaya çeken yandaş taraftarların suratlar asık, beklemedikleri bir sonuç alınmak üzere.

Ama bunlar o kadar yüzsüz, o kadar utanmaz ve onursuzlar ki durdurabilene aşk olsun. Tuttukları adamın kaybedeceğini anlayınca kötülemeye, kazananın ruhunu okşayarak, her türlü şark kurnazlığı taktikleri ile ayakta kalabileceklerini ve aslında kendi konumlarının değişmeyeceğini anlatmaya başladılar yavaşça. Duygusal coşkular yerini makine çarkları sesine bıraktı. Çarkları çevirmeye başladılar.

Çok korkuyorlar!

Bütün hedeflerini kazanacağını düşündükleri adamın gölgesinde kalarak, elde edecekleri iktidar zamanına ve zaman içerisinde çıkacağını düşündükleri bir piyangoya bağlamışlardı. Kumarbaz ruhlar Las Vegas’ın çöllerini Arap çöllerine tercih etmişlerdi.

19 yılda, 2 Trilyon doları harcamışlar, kendi etraflarında epeyce zengin yaratmışlar, Cumhuriyetin biriktirdiği ne varsa satmışlar, Merkez Bankasını delik deşik etmişler üstüne inanılmaz borçlar takmışlar yine de yetmemiş. Sadece ganimeti bölüşmemişler, geleceği de götürmüşler, yine de doymamışlar.

Daha fazla harcama yapamamaktan mı, daha fazla şahsi kazançlardan yoksun kalmaktan mı, yoksa bir dönemin hesaplarının masaya yatırılması halinde tamamen yok olmaktan mı korkuyorlar, diye tahminde bulunmayacağım çünkü korkularının adı, 3 ü bir arada korku paketi, yani hepsi.

Ben onlar gibi ABD de şu adam kazanırsa şöyle olur, geleceğimiz böyle şekillenir türünden yorumlara girmeyeceğim. Dış ilişkiler uzmanı değilim, diplomat hiç değilim. Ancak onların kaybetmelerinden anladığım şu; Onlar için önümüzdeki aylarda gidiş, tükeniş ve kaybolmuş iktidar umutları daha hızlı olacak.

Zaten küçük ortakları bu seçimin sonucunu ve kendisine verilecek yeni talimatları bir köşede bekliyor. Kendileri dirsek gösterip, hadi oradan diyecek kadar güçlenemediler ve sevilmediler. En azından bu gerçeği çok iyi biliyorlar.

Ben gidersem Devlet yıkılır diyenler, gitmeden daha çok yıkarak giderlerse eğer, o enkazın altında bu şakşakçıların tamamı kalır. Birazcık akılları varsa, bu gelecek gerçeğini görerek, kendilerini konumlandırmalarında ve ona göre tavır alarak şimdiden günah çıkaracak söylemleri devreye almalarında fayda var.

Önümüzdeki kısa günlerde bu tür söylemlerin çoğalacağını ve her gün eskiye dair eleştirilerin dozunun artacağını görür gibiyim. Elbette ki bir dönem yeni havayı koklayarak suskun geçirecekler.

Hiçbir akıl, sağlam olmayan bir zeminde bina yapmasın, kazık çakmasın. En hafif bir sallantıda dahi yıkılacağını ve enkazın altında kalacağını unutmasın. Üstelik sağlam olmayan siyasi zeminlerdeki yıkıntıları kaldıracak kurtarma ekipleri de yok.

YIKILMADAN SES VERİN.

Köprüden önceki son çıkıştasınız.

Kaderinizi bağladığını ABD sizin için cehennem olmadan dönün bu kötü yoldan.

Not: Yazımdaki fotoğraf seçimdeki belirsizliğe direnen halkın protestosuna ait.

 

Siz de fikrinizi söyleyin!