Deneme,  Toplum

Kişi, Olaylardan Fikirlere Ulaşmalıdır.

İnsanı bilelim, öğrenelim ve bilmeye de kendimizden başlayalım. Sokrates’in sözüne göre insan önce kendini tanımalı. Bir de insan olmayı hedefleyerek yaşamalı, eksikliklerimizin farkında olup düzeltmeyi de öncelik edinmeliyiz.

Kişi kendinden bilir işi, demiş atalarımız. Her kişi kendini günümüzde bilse, bunca can sıkıntısı yaşar mıydık ya da iletişim probleminde zorlanmazdık. Art niyetli herkesi art niyetli sanıyor, iyi niyetliler de her şeyde polyanacılık oynuyor ve çoğu zaman iyi niyeti yüzünden kaybediyor. Bu sebeple belki, hiçbir iyilik cezasız kalmaz da demiş atalarımız.

Sahi, sabır taşı ne zaman çatlar? Ne zaman bizler durmayı öğreniriz? Değişime en çok etkili olan nedir? Belki de doğru soru şu olmalı; bir şeyleri öğrenirken neler kaybederiz? Peki, kayıplarımıza değiyor mu öğrendiklerimiz? Belki de bazı tecrübelerde cahil olmayı seçmek isterdik! Maalesef, kolumuza taktığımız tecrübelerle övünmekle teselli oluyoruz çoğu zaman. Kimileri öğrendikleriyle tecrübe de alamıyor, travmaların vuruş tepkisi.

Seçimlerimizin çoğunlukla ürünüyüz, ama hangi seçimleri seçmemize neler sebep oldu? Seçeneklerin hiçbirini biz hazırlamadık da olaylar, coğrafya, atmosferik ortam ve kişiler… Bu durumda yalnız seçtiklerimizin ürünü mü oluruz?

İdollerimizin, atmosferine de sahip olamıyoruz! Sevdiklerimizin beklentilerini de çoğu zaman karşılayamıyoruz. Başarılarımızla övünüyoruz, başarmayı vazgeçtiklerimizi ya da başarısızlıklarımızı konu dahi etmiyoruz. Başarısızlıklarımızı dillendirecek erdeme de ulaşmakta zorlanıyoruz gibi.
Ama, çoğu zayıf başkalarının başarısızlığıyla adeta övünür.

Bir şekilde yaş kemale eriyor, hala kendimizle bir hesaplaşma yaparken bulabiliyoruz. Aniden, geçmişte bir zaman diliminde hissimizin aynıyla beynimizde düşünüyoruz. Yaşadıklarımız, yalnız realiteyle de sınırlı değil.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim en önemli şeylerden biri, her şeyi olduğu gibi kabullenmeden ilerleyemeyeceğimi öğrenmem olmuştu. Bu tecrübeyi edindikten sonra çok değişmiştim. Düşünün lütfen, hayatımızdaki kaç kişinin olumsuz bulduğumuz yönlerini dedikoduyla düzelttik? Lafa gelince hepimiz hayatta zamanın en pahalı şey olduğunu da biliriz. Dedikodu yapan insanlara bakınız ya da tanık olduklarınızı anımsayınız; kendileri çok sağlıklıdır ama karaladıkları insan beter haldedir. Belki de dedikodu yapılan kişi için dedikodusunu yapanlar bir detaya bile sahip değildir. Küçük beyinler kişileri konuşur ve körler sağırlar birbirini ağırlar atmosferini oluştururlar.

İnsan psikolojisine bel bağlayıp hayatınızı koyabilir misiniz, eğer hayatınızı güvenemiyorsanız; kişileri bırakın değişmezler. Biri size hata yaptıysa, unutmayınız o hata için izin veren de sizsiniz! Yeni tecrübenizi kolunuza takın ve daha dikkatli yaşamaya gayret edin. Eğer, hırsız suçluysa; hırsızın çalmasına müsade eden ortam da sizindi. Suçluyum, dikkatli olmalıydım gibi içinizden hesaplaşırsanız; ilerlersiniz.

Olaylardan çok kişileri insanlar konu ediniyor, kim insan psikolojisine bel bağlayabilir? Olaylar mühim, olgular mühim, tartışmaya bile bilmem kimi konu etmek yerine, bilmem ne olayından bilmem ne çıkarımını yapmak daha sağlıklı değil mi?

Örneğin; Kurtuluş Savaşı muhteşem bir olaydır. Nasıl atalarımızın yol izlediğini irdeleyip tartışmak, yarınlarda bize çok kazanım elde ettirebilir!

A olayı için vaktimiz olsun, B kişisini bırakalım kendinden bulsun!

Beni en çok cezbeden sohbetlerde fikirler yatıyor, fikirler beni ilerletiyor. En çok irdelediğim Atatürk’ün fikirleridir. Atatürk’ün her yaptığı eylemi hangi fikre dayanarak yaptığını anlamaya çalıştıkça hızlı ilerledim. Olaylar, ileri fikirlerin ürünüyse; her detayında ayrı bir önemi vardır.

Bu ülkede önderlerimizin fikirlerini irdelemek kaderimiz olsun, onların açtığı yolda gösterdikleri hedeflerin sebebini bilirsek, yalnız kutsal görevle ilerleyeceğimiz kanısındayım.

Dedikodumu yapan ve yapacak kişilere mesajım; dostluğumu bitirdiysem ardımdan konuşanları da umursamayacak seviyeye inmişsinizdir; fakat dedikodunuzu yapmak yerine, fikirleri irdelemekten daha çok zevk alacağımı bilmenizi isterim. Hem unutmayınız ki hiçbir geçmiş, saygısızlığı haketmez. Tuz ekmek hatırı diye bir tanım var. Neden geçmişime saygısızlık edeyim?

Kişi kendinden bilir işi..!

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!