Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Karşı Mahallenin Ekmeğini Yemek

Bir insan düşünün; ömrünün önemli bir kısmını dindar olarak ve hatta dine hizmet ederek geçirmiş, ama içindeki baskın ego, ona bir yere gelemediğini söyleyip duruyor! O da anında dinsiz mahalleye geçiveriyor, elbette el üstünde tutuluyor. Önemli fikir insanı olup, eskiden yaptıklarının nasıl da yanlış olduğunu anlata anlata bitiremezken,
dinleyiciler de mest oluyor.

Bir insan düşünün, anında iktidar yalakası oluyor; öncesinde deliler gibi çalışmış, lakin bir yere gelememiş, itibar görememiş, bir de bu yolu deneyeyim demiş ve o yalakalığı da iktidar görüvermiş!
Artık, o kişi bir uzman edasıyla sürmanşet olabiliyor.

Bir başka insan düşünün, mini etekli, baldırı çıplak, vurdumduymaz, haşarı, şortlu, erkekse belden yukarısı, kadınsa belden aşağısı açık bir dönemi yaşamış. Sonra hidayete ereceği tutmuş, anında ihrama girivermiş. Hatta, bazıları dönüşü abartmış daha fanatik dinci oluvermiş.
Peki, nedir onları öncesinde mutsuz edip de şimdi mutlu eden?

Bir başka şahıs mesela… Bir bakıyorsun uzman solcu, sonra uzman terörist analizcisi, sonra uzman dindar, hatta bir numaralı milliyetçi, sonra uzman akil ve bilge kişi, sonra pörsümüş beyinle sokağa atılma…
Bu insan, neden bu kadar yalpaladı?

Bazı okunmaz gazetelerin egosu yüksek yazarları, kendi mahallesinden birinin kendi yazısını okumayacağını bildiği için, en güzeli karşı mahalleye saldırmak veya oradan birini sansasyona dâhil etmektir diyerek, karşı mahalleyi eleştirir. O mahallenin fanatik savunucuları da anında savunmaya geçer. Az okunan gazetenin çok okunmak isteyen yazarının da istediği budur.
Bunun neresi başarı?

Bir de çöplükten beslenen ve karşı mahallenin çöplüğünde yiyecek arayan gazeteci veya siyasetçi var. Bunlar belirli aralıklarla ya Atatürk’e, ya İsmet İnönü’ye, ya Cumhuriyet’e veya diğer insani değerlere saldırır. Gündem olurlar evet, ama nefret gündemi olurlar. Onlar da zaten nefretten beslenmektedirler.
Bu tür insanların canlı kalmasını, onlara nefretle yaklaşılması ve küfür edilmesi sağlamaktadır; iyilik, bu tür yaratıkların ölümü demektir.

Bir genç annesine demiş ki:

-Anne sana küfür ettirmek istiyorum.

Annesi:

-Durduk yerde kim bana küfretsin, deli misin oğlum?

Genç, yoldan geçene kervancıya dönmüş:

-Kervancı, anneni si…

Kervancı:

-Ben de senin annesi si…

İşte, bu son paragrafımdakilerin ederi bu diyalogdur.

Ülkenin içinde bulunduğu bu aciz durum, vatandaşın da aciz durumudur. Hatta ailenin de aciz durumudur. Bir kişinin karakteri bozuk ise, onun ailesinin de karakteri bozuktur. Karakteri bozuk insanların çokluğu ülkenin de karakterinin bozuk olmasına sebep olmaktadır. Bozuk karakterli ülkede yaşamak ise, akıllıyı bile deli eder.

İnsan mahalle değiştirebilir ama onuruyla, edebiyle ve namusuyla, elbette bilgisiyle ve bilimle değiştirir. Parayla, şanla, şöhretle mahalle değiştirenlerin sonu fosseptik çukurudur.