Güncel - Aktüalite,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Kadının Adı Yok

Bu başlık, gazeteci ve yazar Duygu Asena’nın yazdığı ilk romanın adıdır.

Duygu Asena, 19.04.1946’da doğdu, 30.07.2006’da İstanbul’da beyin tümöründen öldü.
Duygu Asena’nın dedesi Ali Şevket Öndersev, Atatürk’ün yaveriydi.

Değerli Dostlar,
Duygu Asena’nın 1987 yılında yayımlanan “Kadının Adı Yok” kitabı; özgüvenli, özgür bir kadının yaşam öyküsüdür. Öykünün kahramanı henüz lisedeyken erkek arkadaş edinir, öpüşür, sevişir, gebe kalır. Babasının karşı çıkmasını dinlemez, üniversiteye gider. Evlenir, evliyken de özgür davranır, erkek arkadaşları olur.
“Kadının Adı Yok” kitabı ‘müstehcen’ bulunarak 1988 yılında toplatıldı, yasaklandı ve yargılandı. Uzun süren dava sonunda aklandı, yeniden yayımlanmasına izin verildi…

Değerli Dostlar,
Sonradan sinema filmi de çekilen “Kadın Adı Yok” , özgür bir kadının Türk toplumunda karşılaşacağı olumsuzlukları, belki de ilk kez ortaya koyan bir eserdi.

KADINA ŞİDDETTE BİRİNCİYİZ

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECED) verilerine göre, 36 üye arasında, kadına yönelik şiddette Türkiye BİRİNCİDİR!
Ocak 2011-Ağustos 2019 sürecinde Türkiye’de 2.636 (iki bin altı yüz otuz altı) kadın cinayeti işlenmiştir!

Değerli Dostlar,
Türk toplumu nasıl bu duruma geldi?
Kadına karşı şiddettin virüsleri ne zaman veba gibi bu topraklarda yayıldı?
Şimdi, ona bakalım.

OSMANLI’DA NÜFUS SAYIMI

Osmanlı’da yapılan Nüfus Sayımlarında, kadınlar SAYILMAZDI!
Yani kadınlar, insan yerine bile konulmazdı!

Lütfen gözlerinizin önünde canlandırınız: Osmanlı nüfus sayım memurları evinize geliyor. Babayı, dedeyi, amcayı, dayıyı ve tüm erkek çocukları sayıp defterine işliyor. Ama anneyi, nineyi, teyzeyi, halayı ve kızları SAYMIYOR, defterine YAZMIYOR! Onları insan yerine koymuyor!
Bu manzarayı yaşayanlar kadına saygı duyarlar mı? Kadını insan yerine koyup değer verirler mi?

 

Değerli Dostlar,
Hazinede para kalmayınca Osmanlı Padişahı orduyu toplar, bir Avrupa ülkesine doğru yol alır, büyük bir şehri kuşatıp işgal eder ve başlar şehri yağmalamaya! Altın, gümüş, pahalı taşları topladıktan sonra genç ve sağlıklı kadınları, genç ve güzel kızları, sağlıklı oğlanları da Ganimet olarak tutsak yapıp Payitaht’ın yolunu tutardı. Tüm ganimetin beşte bir (Pençik yasası), kadınlar, kızlar ve oğlanlar da dahil Padişaha ayrılır, geri kalanlar da orduda paylaşılırdı.

Tutsak olarak getirilen kadınlar, kızlar KÖLE PAZARLARINDA satılırdı. Padişahın payına düşen kadın, kız ve oğlanlardan güzel ve gösterişli olanlar ayrılıp, cariye adı altında HAREM DAİRESİNE gönderilir, geliri Saray verilmek üzere geri kalan kadın, kız ve oğlanlar da Esir Pazarlarında satılırdı.

Kadının Osmanlı’da adı; KÖLEYDİ!
Osmanlı Padişahları, Haremdeki kölelerle çiftleşmiştir. Kölelerden doğan çocuklar şehzade, sultan olurlardı!
Bir-ikisi dışında Osmanlı Padişahlarının hiçbiri kölelerle nikâh kıymamıştır.
Hiç, köle kadınlara nikâh kıyılır mı?
Şehzadeler, sultanlar; nikâhsız birliktelikten doğmuş çocuklardı. Sonradan Osmanlı tahtına oturanların, bir-ikisi dışında tümü, nikâh dışı çiftleşmenin ürünleriydi.

Değerli Dostlar,
Osmanlı’nın bu yapısı 600 yıldan fazla sürdü.

KADINI KÖLE olarak kullandıran virüs, bu topraklarda 600 yıldan fazla yaşadı!
600 yıl yaşayan bu kahredici virüs, bu topraklarda yaşayan tüm erkeklere de bulaştı! Kadını kullandılar, dövdüler, köle olarak kullandılar, öldürdüler!

Ama, artık kadınlarımız ayaklandı!
Büyük Devrimci Atatürk’ün döneminde özgürlüğün tadını alan, “baş tacı” yapılan kadınlarımız bakın günümüzde nasıl haykırıyorlar:

“Razı olmak yok, direnmek var!
Susmak yok, bağırmak var!
Korkmak yok, eylem var!
Çiçek değil, insanız!”

Direnen kadınlarımıza en içten sevgi ve saygılarımı yolluyorum…

Yılmaz Dikbaş,
08 Mart 2024, Cuma
0532 233 31 52

Kızını Dövmeyen Dizini Döver | Gündem Arşivi, Okuyan ve yazanlar için dağarcık (gundemarsivi.com)

#GündemArşivi #YılmazDikbaş #KadınınAdıYok #DuyguAsena #Direniş #Demokrasi #Adalet #Eşitlik #ToplumdaKadın #OsmanlıdaKadın

Siz de fikrinizi söyleyin!