Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Kadın Neden Samanlıkta Doğurur?

Kim neden yaptırıyorsa; artık nedenini bilemiyoruz, ama mevcut iktidar ülkeyi koca bir “Kasaba” haline getirdi. Sorsan seksen milyonuz, ama hepimiz de, ne şehirliyiz ne de köylü… Bu nedenle hepimiz geçmişimize yabancı olduk.

İster İstanbul gibi büyük bir şehirde doğmuş olun, ister Artvin gibi küçük bir şehirde. Sonuçta, hepimiz köylü geçmişi olan köy çocuklarıyız. Biraz büyüyüp de serpilince kapağı şehre atmak bizleri şehirli yapmıyor.
Fakat, ülkemiz insanları şu an “Kasaba Kültürü” modunda. Bu çok berbat bir durum! Geçmişini kötülüyor, ona sahip çıkmıyor, ama gösterdiği o medeniyet seviyesi de sahtekârlıklarla dolu.
Neyse…

Asıl konuya geleyim: Bize, hepinize, hepimize aslımızı anlatayım.

Birinci değilse ikinci, ikinci değilse en fazla üçüncü kuşak anneniz sizi samanlıkta doğurmuştur. Geçmişinde samanlıkta veya tarlada doğmamış bir insan bulmak imkânsızdır. Bunları, eğer geçmişinizle sahte bağınız koptuysa bile hayal dünyanız kopmasın diye anlatıyorum.
“Sofradaki yeri öküzden sonra gelen” kadınlarımız Anadolu’da evin her işini yapmak zorundaydı. Erkeğinin kışları, kahve köşelerinde sigara ve çay ile midesine s.çılırken, kadın evde ona hem yemek hazırlar, hem evin temizliğini yapar hem de her an ahırlığa gider, hayvanlara bakardı. Bunun dışında bir köy yaşantısı çok istisnadır.
Ayrıca, benim gözlemim doğumlar genelde kış aylarında olurdu; hem hayvanlarda hem de insanlarda…

Neden?

Çünkü, yazın tarla takım işleri rayına girer de, hafif de kendine gelirse bir evin erkeği, o an iktidar erkekliğini fark eder. İşte o zaman, onca telaşede kendini erkek gibi gören bu azmanlar, eşini bulundukları yer ister tarla, ister ahır olsun, fark etmez, hamile bırakır.

Gün sayılır. Bazıları erken ama genelde tam zamanında, 9 ay sonra kadın doğum yapar. Sezaryen, ameliyat vs… O zamanlar daha icat edilmemişti.
Sırtında bunca iş yükü ve karnında bebek yükü taşıyan kadın, aynı zamanda ahırlıktaki hayvanlara da bakmak zorundaydı! Günde 3 defa ahırlığa inip, hayvanları yemlemek, onların altını temizlemek ve etrafı kontrol etmek mecburi görevdi…. Buna ek olarak, genelde inekler de aynı zamanlarda hamile olduğu için, kadın, hamile hayvanlar için de ek olarak ahırlığa inmek ve hamilelerin doğum durumunu kontrol etmek zorundaydı. Bu durumun tecrübesiyle, hamile olup da doğumu yaklaşan kadınlar genelde yanlarında fazladan bez taşırlar.

Ahırlık sıcak olur, samanlık serin. Ahırlık acızık kirli olur, samanlık temiz.

Ahırlıkta inekler doğum yapan kadını tekmeleyebilir ama samanlıktaki otların içinde kimse tekme atamaz. Ayrıca, otlar da çok yumuşaktır, yere düşen çocuğu tutar. Bütün bunları düşünen akıllı kadın, hayatı genelde ahırlıkta geçtiği için, tam doğuma ramak kala samanlığa geçiverir. Otlara yavruyu bırakır. Biraz terler, canı yanar, kan, su akar…

Olsun, yanındaki bezle terini siler, çocuğu aynı veya yedek beze sarar, yukarı iki insan olarak çıkarlar. Hamilelik zamanında hazır olarak tuttuğu beşiğe çocuğu yatırır. Sobaya ağzına kadar odun atar. Kendisine sıcak şerbet hazırlar, içer, çocuğunu emzirir, sıcak odada derin bir uykuya dalar.

Erkek(!) eve geldiğinde “Takdiri ilahi” bir çocuğunun olduğunu, kendisinin de ne kadar önemli bir erkek olduğunu fark eder.

Bu çocuk büyüdüğünde annesine ne zaman, hangi gün, hangi ay doğduğunu sorar.

Kadın: “Cemrede doğdun, çok kar vardı, çok!” der.

Bir yorum

  • Ekin

    Destanlar yazılırken fettan, cilve dolu bir bakışa
    Adına şiir yazılmamış kadınlara selam olsun…
    Ahmet Moran

Siz de fikrinizi söyleyin!