Deneme,  Ebeveyn,  Edebiyat,  Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

İnsan Niçin Evlenir?

Günümüz evlilik merasimlerini düşününce bu işin, bu aşamaya nasıl geldiğini merak ededururum. Bir evlilik işlemleri düşünün: İzinler, töreler, törenler, genelekler, görenekler, mevzuat hep birlikte devrededir.

Sahi ardı önü bir evlilik, bunun için bunca zahmete gerek var mı? Devlet bu işin içine neden girer? Çünkü ona savaşacak ‘er’ lazım… Fakat konuyu açıklamaya tek başına bu iddia yeterli olmaz. Oy verecek kitle lazım; bu da tek başına yeterli değil. Vergi veren, getir-götür işi yapan, sapık, kavgacı, katliamcı insanların ortaya çıktığını hesaba katarsak, devletin ‘çoğalın’ demesini aklım almıyor.

Eskiden devlet insan gücüyle savaşıyordu, o zamanlar çoğalmak ve saldırmak temel prensipti; bu nedenle de “karının karnından sıpayı, sırtından da sopayı“ eksik etmediler. Böylece hem dinin, hem de devletin kutsal bir kuralı oldu, bu kural daha sonraları otoriteler tarafından görenek kuralı haline getirildi; çocuğu olmayan aileler ayıplandı, kusurlu bulundu veya eksik bulundu. Toplumdan dışlandı. Bu dışlanma bir süre sonra psikolojik vaka haline geldi.

Artık günümüzde savaşmak için insan sayısına gerek yok. Askerlerin işgal ettiği yeri robotlar ve uzaktan kumanda cihazları aldı. O zaman hala 3–5 çocuk yapın denmesini anlamak mümkün olmuyor. Yine de bu durum çok şiddetli evlilik merasimlerinin yapılmasını açıklamıyor.

Sokakta veya evinde, insanların arzuladığı cinsel istekleri özgürce yapmasını suç sayan devletin, bu işi yani cinsel arzuların kendi iznine tabi olarak yapılmasına izin vermesini de anlamıyorum. Bekârsan polis baskın yapar, Ahaber “Lut kavminin yeni nesline baskın yapıldı“ diye haber yapar, polisler yüzlerini gizledikleri insanları kolundan tutup, karakola götürür. Ama devlet adına bir memur cüzdana imza attıysa, o zaman aynı işi ışıkları yakarak,

göstere göstere yaparsın. Köy yerlerinde ışık yakmak kuraldır. Gerdeğe giren damat bu işte o gece başarılı oldu ise iki delil bırakır. Birisi kanlı bez. O bezi gelinin kadın tararı alır, ne kadar saklarsa… Ama beklenen yere bekledikleri mesajı veriler. Diğer delil ise ışık yakmak veya silah sıkmak: Erkek kısmı, havaya silah sıkılmasını, pencerenin ışığının yakılmasını bekler. Işık yanmadı ise o gece damatla birlikte çok insan da uykusuz kalır.

Bu evlilik merasimlerini bu kadar şatafatlı hale getirenin ne olduğunu bilmiyorum, fakat altında yatanın çok saçma bir düşünce sistemi olduğunu tahmin ediyorum. Mesela yüz yıl önce evlilik törenleri nasıldı? Kim, ne şekilde evlenirdi? Mesele bin yıl önce nasıldı? Evlilik törenleri at, eşek üstünde yapılınca bile lüks olduğu o zamanlarda genelde köy içi evlilikler tercih ediliyordu. Bir köyden başka köye gelin götürenlerin yanında çok sayıda silahlı koruyucu olurdu; neden? Ardı önü damatla gelin bir imam nezaretinde o gece şey edecekler; bunca gösterişli törene ne gerek vardı? Gelin ata biner de yolda giderken, hırsızlara denk gelirse ki,  bazıları namuslu hırsızlardan bazıları namussuz hırsızlardan olurdu; bazıları gelini kendine namus işi yapardı, bazıları da başkasına satardı, neyse, bu gelinin bir evlilik merasimi uğruna nereye, kime gideceği hiç belli olmazdı.

İki bin yıl önce ise, bir köyden başka bir köye gelin götürmek kağnı ile olurdu. Gelinin ne kadar yükleri, eşyaları varsa, onlar da kağnıya yüklenirdi, neredeyse hazır bir ev ile yola çıkan gelini yolda kim kaçırırsa, o kişi geceleri mutlu olacak bir kadını ve üstüne de bir yığın hazır ev eşyasını almış olurdu. Ne gerek vardı bunca törene? Gelin ve damat el ele, kol kola bir gezgin gibi köyden köye gitseydi daha iyi olmaz mıydı?

Üç bin yıl öncesini bilmiyoruz. Sümer zamanına gitsek, çok saçma olurdu ama o zaman kağnı da yoktu. Gelin ve damat nasıl bir araya gelirdi? Büyük ihtimal bir mağaradan başka bir mağaraya gelin kaçırma olurdu. Mağarada evlenirler, altlarında da hayvan postu olurdu; gelinler bunu bile ayrıcalık olarak görürdü. Sevginin derecesine bakın!

Ya daha öncesi? İşte o zamanlar ne düğün, ne kız isteme, ne devlet, ne de din insanları veya izin evren din yobazları vardı… Seni gözüm tuttu, benim de seni gözüm tuttu, o zaman gel benim eve, kahve içelim? Yok, kahve kısmı saçma oldu? Kahveyi daha bulamamışlardı. O zamanlar ne içerlerdi? Belki ezilmiş üzüm suyu?!

Kız ile erkek birbirlerine bakışırlar, kuyruk sallarlar, burada kuyruktan kasıt popo veya göğüs sallamadır; kirpikleri aşağı, yukarı yapma henüz icat edilmemişti, sutyen yoktur ama belki oraya şişkin olsun diye bez koyarlar, koklaşma kısmı bilinmez, çiçek verme kısmı şüpheli ama dik dik bakışmalar kesin, bu halde yaklaşırlar ve sonuçta evlilik olur. Tüm evlilik merasimi bu kadardı! Buradan ilerisine gidemiyorum, zira buradan biraz daha ileri gidersem inanların evlilikleri hayvanların evliliklerine benziyor. Darvin kızar.

 

Siz de fikrinizi söyleyin!