Deneme,  Din,  Güncel - Aktüalite,  Mizah,  Toplum

İnsan Cehaleti ve Hayvan Bilgeliği

Adamın biri korona döneminde pozitif çıkan sonucunu işitince, önce sokaklara doğru koştu. Daha sonra kalabalıkların arasında kaybolacağını düşünerek, kendisini kovalayan zabıta, polis ardından koşuyor ve telsizler ile de haberleşiyorlardı. Bir yandan sokak ardından polis arabası ile yaklaşıyor, diğer yandan hastayı kovalayanlar. Adam ablukaya alınacağını tahmin ediyordu.

Adam yakınındaki camiye giderek saklanmaya çalışmak için hızla koşmaya devam ediyordu. Orada ilk yaklaşan polisi görünce bir kafa atıp, daha sonra polisi etkisiz hale getirince, hızla suçlu hissiyle de can havliyle koşmaya devam ediyordu. Tam köşeyi dönünce bu defa da bir koç çıktı karşısına, hızla gelen o koçla çarpıştı, her ikisi de korku içinde birbirine bakıyor, acı ve yorgunluklarıyla yeniden ayağa kalkmaya çalışıyorlardı.

Kurban bayramının ilk günü, koçun neden koştuğunu hepimiz biliriz. Her bayram olduğu gibi, koç öleceğini fark edince, bir anda ellerinden kaçmıştı. Konu komşu koçu onu kovalıyor ve sonunda bu çarpışma onlar için şans olmuş yolları kısalmıştı kahvaltıya, yine de zoraki yakalıyorlardı, arada koç boynuzundan ve ayağından şiddetle iterek kaçmaya çalışıyordu; fakat yakalanmıştı.

Adamsa, bir iğneyle uyuşturulmuş olarak sedyeden bir ambulansa bindiriliyordu.

Bir adamla bir koç bir sokak köşesinde çarpışarak yakalandı! Her ikisi de onları kovalayanlardan kaçıyordu. Birini iğne diğerini bıçak bekliyordu. 

Benzerlerini çok duyduk yaşadık; gerek kurban bayramında gerek pandemi sürecinde, izlediğimiz haberler bile son bulmuyor.
Bir hayvan canını kurtarmak için kaçarken, bir insan cehalitine yeniliyordu. Biri yaşamak için canını kurtarmaya çalışırken; bir diğeri farkındalık eksikliğinden, çevresine hastalık bulaştıracağını hesaba katmadan, iyileşmesinin gerektiğini bilmiyordu.
Koçum benim deriz ya, koçum söylemi tesadüf değilmiş.
Koyun gibi diyerek sürüye katılanları sıfatlandırmayalım, bu hayvana yapılacak en büyük saygısızlık cahil insanları onların sınıfına yükseltmektir.
Hak etmiyorlar!

***

Bu yazıyı pandemi sürecindeki haberlerden esinlenerek yazdım, çünkü aynı bir koyun gibi canları pahasına hastalar kaçar gibiler. Fakat bir diğer yanda ise, öyle güzel hastalıktan bizleri koruyor ki hükümet anlatamam. Biraz da onlara teşekkür edeyim. İyi ki varlar, olmasalar daha iyi olurduk, hem de sağlıkla…

65 yaş üstü için hayat çok zorlaştı. Zaten sağ olsun hükümetimiz, artan enflasyona oranla maaşlarına gerekli artışı yapmıyor. (Yoklukla geçinmeyi bize zoraki öğreten hükümetimize çok teşekkürler.) 65 yaş üstüne ücretsiz binileri de kaldırdılar. Hafta içi birkaç saat çıkmak için evde hafta sonları da cezalarını yiyorlar. Efendiler, bu sokağa çıkma yasakları, hamd olsun yaşlılarımızın ömrünü kısaltıyor. Hükümetimiz iyi ki Allah’larını bilen kimselerden oluşuyor, ya öyle olmasalardı? Ya Allah korkuları olmasaydı, vah ki ne vah!..

Her insan sosyal mesafesine dikkat etse ve dikkat etmeyenlere ceza yazılsa idi, bugün bu noktada değildik lakin; hükümetimiz beli kişileri korumayı seçince yazık oldu çoğunluğa! Esnafa kepenk indirtip, alışveriş merkezlerinin açılmasına izin verdiler.

Her yer kapalı fakat yalnız alışveriş merkezleri açıktı bir zamanlar. İnsanlar oralara gidebilmek için kuyruklar oluşturdu, çünkü her yer kapalıydı. Çok kalabalık ortamlarda sosyal mesafeye hesap mümkün olmadı.

Bu konuda ben hükümetin yerinde olsaydım şöyle yapardım (akıl vermek için yazmıyorum, cehalet işte), İnsanların hatta özellikle 65 yaş üstü ve çocukların; daha çok temiz hava alıp daha çok güneş görmeleri gerektiğinden; yalnız sosyal mesafe kuralı ile ceza uygulanmalı. Krizi fırsata geçirmiş gibi görünmemesi için de hükümetin, bu yasaklardan kesilen para tutarlarını Türk Tabipler Birliği’ne bağışlaması yakışır. Saraylara sahip hükümetin zaten onca zenginlikte, fazla mesailerini doktorların karşılayacak güçlere sahipler sonuçta.

***

Şimdi sosyal mesafe için empati yaparak fikrimi size betimleyeyim, misal ben 65 yaş üstüyüm;

Sokağa çıkmadan maskemi taktım, sokaktan parka doğru yürürken teyze deyip yaklaşana, uzak dur evladım ne sen yaklaş ne ben deyip, elimi öptürmedim. Biraz yürüdüm sonra alışveriş yapıp evime döndüm diyelim. Eve geldiğimde de hijyenime gerekli özeni gösterirsem; kime zararım olur ve nasıl hasta olurum. Eğer bu sistem düzeni doğru kurarsa, ömrüm kısalmaz. Kaderimce yaşarım. Aksi halde, hükümetin çıkardığı aksilikler ile başta vücudumun direnci düştü, bağışıklığım zayıfladı; yaşayamaz oldum. Bu yasaklardan ötürü vücudumu ev hapsinden dolayı çıkacak rahatsızlıklara karşı korumalıyım. D vitamini gibi birçok vitamin almalıyım, fakat ilaç almaya maddi gücüm bu maaşla imkansız. Zaten birçok ben yaştakiler de ülkede bilinçsiz yaşıyor. İnsanlar nasıl yaşadıklarından öte, günlerini kurtarmaya karınlarını doyurmaya düştü, evet bu kadar yokluk içindeyiz. Tüik’in 2013’te yaptığı araştırmaya göre birbuçuk milyon evde tuvalet yoktu ve yetmişbeş milyon nüfusa sahiptik. Şimdi yıl neredeyse 2021 olacak ve nüfusumuz milyonlarca arttı, paralelinde tuvaletsiz evler de muhtemel! Virüs, karşısına yapılacak onca şey varken; bir de her zorluk yaşayanlara tanık olmak, beni ayrıca yıpratıyor. Ne kadar yaşarım bilmiyorum. Emekli olup bugünleri mi görecektim? Hayatım tam istirahat edip gezmek için beklediğim süreçte, 19 sene bu hükümet ve covit 19’la geçen son sene… Yoksa ölelim diye hükümet, maaşlarımızı mı hesaba katmış? Bu uygulamalar da sağlımız hedef gibi geliyor bana…

Hiçbir ağlayanın hakkı, kimseye hayır getirmez!

***

Not: 65 yaş üstüne empati yapınca da farklı cümleler kurdum, teşekkürlerimi geri almış oldum; demek ki insan başka insan olunca, farklı karaktere girerek kendinden çıkıyor; empati yapmak halden anlamanın anahtarı mı ne? Bilmiyorum 🙂 Koç gibi dik kalın.

 

 

 

 

Gündem Arşivi kurucusuyum, sitede editörlük dahilinde; yayın yönetmenliğini de ben yapıyorum.

Siz de fikrinizi söyleyin!