Din,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

İki Mektup

Değerli Dostlar,
Size iki mektup sunacağım.

BİRİNCİ MEKTUP
1526 yılında Alman İmparatoru Şarlken’e karşı açtığı savaşta Fransa Kralı 1. Fransuva yenilgiye uğradı, yaralanarak esir düştü.
İşgal altındaki Fransa’nın tutuklu Kralı Fransuva, Osmanlı Padişahı Muhteşem Sultan Süleyman’a bir mektup göndererek yardım istedi.
Bu mektup, Fransa Ulusal Kütüphanesi’nde saklanıyor.
Kütüphanenin el yazmaları bölümünde saklanan mektup, ancak üst düzey özel izinle kütüphane görevlilerinin gözetiminde ziyarete açılıyor. 167,5 santim uzunluğunda ve 35 santim genişliğinde parşömen kağıda yazılan mektup, 15 satırdan oluşuyor. Altın süslemeli padişah tuğrasının yanı sıra mektupta yer yer altınla yazılan harfler de dikkati çekiyor.


Muhteşem Sultan Süleyman’ın ünlü mektubu şöyle başlamaktadır:

“Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum’un , Dulkadiroğluları Vilayeti’nin, Diyarbakır’ın, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın, Acem’in, Şam’ın, Haleb’in, Mısır’ın, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen’in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sulan Süleyman Han’ım.
Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko’sun…”

Fransa Kralı Fransuva’ya yardım sözü veren Muhteşem Sultan Süleyman’ın mektubu şu satırlarla son bulur:

“Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek ülkenin işgal edildiğini ve esir edilerek hapse atıldığını bildirmişsiniz.
Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz.
Gönlünüzü ferah tutun ve sakın üzülmeyin. Sadece Allah’ın dediği olur.
Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz.
Selim’in Oğlu Süleyman
1526, İstanbul”

Değerli Dostlar,
23-24 Aralık 2011 günü İstanbul’da “Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Yeri” başlığıyla bir toplantı yapıldı.
Televizyonda canlı yayın olarak verilen bu toplantıda konuşan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yukarıdaki mektubu okudu.
Salon alkışlarla inledi.
Osmanlı padişahlarına “Ecdadım” diyen Recep Tayyip Erdoğan çok mutluydu.
“Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi” Muhteşem Süleyman’ın kendisini öve öve bitiremediği, Fransa Kralı Fransuva’yı ise “Fransa Vilayetinin” kralı olarak görüp aşağıladığı sözleri salondaki Osmanlı Hayranlarını kendilerinden geçirmiş nerdeyse zevkten bayıltmıştı…

İKİNCİ MEKTUP
7 Ekim 2019 günü ABD Başkanı Donal Trump, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şu kısa mektubu yolladı:

“As I have stated strongly before, and just reiterate, if Turkey does anything that I, in my great and unmatched wisdom, consider to be off limits, I will totally destroy, and obliterate the Economy of Turkey (I’ve done before)”
Türkçesi;
“Daha önce de güçlü bir şekilde söylediğim gibi ve şimdi tekrar ediyorum, eğer Türkiye benim muhteşem ve eşsiz bilgeliğimle belirlediğim sınırların dışına çıkarsa, (daha önce yaptığım gibi) Türkiye Ekonomisini tümden mahveder ve kökten yok ederim.”

Değerli Dostlar,
Halkımız Erdoğan’dan bu mektuba, aynı sertlikte bir cevap bekledi.
“Kılıç-Kalkan-Viyana Kapıları” masallarıyla uyutulmuş gençlerimiz “Reis” dedikleri Erdoğan’dan Osmanlı Tokadı kıvamında bir cevabın heyecanlı bekleyişi içindeydiler.
Günlerce Erdoğan’dan ses çıkmadı.
Muhteşem Sultan Süleyman’ın torunu Erdoğan, sus pus olmuştu!
ABD Başkanı Donald Trump daha önce de Erdoğan’a gönderdiği bir mektupta, “Don’t be a fool!” yani, “Aptal olma!” demiş yine Osmanlı torunu olduğunu söyleyen Erdoğan’dan çıt çıkmamıştı!

Değerli Dostlar,
Herkes yukarıdaki iki mektubu birlikte okuyup değerlendirmelidir.
Özellikle “Kılıç-Kalkan-Viyana Kapıları” masallarıyla uyutulmuş gençlerimize sevgiyle yaklaşmamız, onlara “Gerçeklerle Yüzleşmeyi” kırıcı olmadan anlatmaya çalışmamız gerekmektedir.
Aldatılmış, kandırılmış, yanlış yönlendirilmiş gençlerimizi geri kazanmadan Ulusan Birliğimizi sağlayabilir miyiz?

Yılmaz Dikbaş
07 Temmuz 2020, Salı
0532 233 31 52

Siz de fikrinizi söyleyin!