Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Toplum

Her İnsan Bir Şehir, Her İnsan Bir Türbe

 

Masumiyetin ve samimiyetin kendi tacı vardır. Has bahçede dolaşan bir erguvan çiçeği gibi… Onun övülmeye, iyi gösterilmeye ve işaret edilmeye ihtiyacı yoktur. Paçavralar içinde giyinse bile, zambaklar kadar güzel, krallar kadar ulu ve nehirler kadar berraktır. Nasıl ve niçin? Yüreğiyle konuşan insanların samimiyeti olur. Ama şuurun altından fısıldayan ihtiras oldu mu, işin rengi değişir. Pusula kaybolur, yerini cinnet alır. Giyim ve kuşam, adamı adam etmediği gibi uyduruk bahaneler de gerçeğin ışıltısına gölge yapamaz.  Fikirlerimizin kaynağı cemiyettir. Esasında doğumumuzdan itibaren cemiyete, alışkanlıklara ve arzulara bağlıyızdır. Hangi cemiyet? Hangi alışkanlık? Hangi arzular? Düşünce, tezatlarıyla can bulur. Eğer herkes iyi ve samimi olsaydı, iyiliğin ve samimiyetin ne kıymeti kalırdı? Muhterem insan, çağdaşları ve ataları gibi kaprisleri olan, ağlayan, sızlanan, eğlenen ve gülen bir varlık. Okyanusta sıra sıra uzanan herhangi bir dalga. Her insan sığınacak bir liman arar. Robinson Crusoe’un bir adası vardı. Senin neyin var? Kıyıda köşede birikip, üstüme üstüme gelen tecessüslerim var. Yırtık cebimde duran, düşmesini ümit ettiğim ancak bir türlü atamadığım tecessüslerim… Ayakta duruyor, görüyor, duyuyor hatta zaman zaman sorular dahi soruyor ancak tüm bu olanların hepsi bir makine edasında. Karşımda soğuk bir duvar. Mermer kadar soğuk, granit kadar sert… Masumiyetin ve samimiyetin olmadığı başka bir cenaze de yok. Sanıyorum ki kimi insanlar bencilliğin ve ihtirasların konuğu olmuş. Hatta kendi içlerinde, insanı insanlıktan soğutan bu mefhumları, pespaye konuk etmiş.

Siz de fikrinizi söyleyin!