Deneme,  Kategorisiz,  Kitaplar,  Tartışma,  Toplum

Gündem Arşivi Gönüllü Emektarlarına Bir Teşekkür ve ‘Kurgu’ Üzerine İlk Yazım

“Yazı yazmanın önemi, sahi güzel bir yazı nasıl yazılır; yazmak neden rahatlatır, tarihte yazının yeri ve yazı üzerine aklımıza gelen tüm konularda söyleşi.”

https://twitter.com/KemalistIlkay/status/1334432497892012033?s=20

Twitter’daki Gündem Arşivi Gönüllü Ekibinin tartışma zincirinde ve tartışma başlığındaki Sayın Türkan Şevke‘nin “Başlangıç“ isimli eserini @gundemarsivi‘nden okudum ve Gündem Arşivi’ndeki diğer yazılarını ve diğer tartışma zincirlerinde olduğu gibi, bu başlığı da büyük bir merakla takip ettim. 

@KemalistIlkay ve Gündem Arşivi‘ni Twitter‘da keşfettikten sonra bugüne kadar Gündem Arşiv‘nde seksene yakın eser ve sohbet zincirlerinden yirmiye yakınını okudum. Okuduklarımın hepsi bilgilendirici olmakla beraber bir kısmı bana uzak kaldığı gibi, diğer bir kısmı kendi deneyimlerimle, bilgimle ve görüşlerimle örtüştü. Ama en önemlisi her iki taraftan yazıların birkaç tanesi benim düşünce dünyamı tetikleyip harekete geçirdiler. Bu tesirin ardından söz konusu yazı ve zincirlerde konularla alakadar kendi görüşümü, bilgimi ve yorumlarımı da sunmaya ve benim için kıymetli olan bilgileri paylaşmaya (rt) cesaret edebildim.

Çok büyük sevinç ve haz ile Kemalist İlkay’dan ve diğer katılım gösteren dostlardan, istisnasız hiç birisi de kaygılarım doğrultusunda; sen kimsin, kimlerdensin, tahsilin, uzmanlığın nedir diye beni sorgulamadı. Tam tersine, fikrime ve yorumuma zıt veya onaylayan fikir ve yorumlarla karşılık verildiğine tanık oldum. Adeta fikirler birbiriyle dans etti. Birlikte çok güzel beyin fırtınası yaptık. Bu söylediklerim sizin dahil olduğunuz çevrede normal olabilir, ama benim özel ve mesleki Türk çevremde olağanüstü istisnadır. Gündem Arşivi Gönüllü Ekibi ve takipçileri ile arasında  edindiğim bu mutlu deneyim 2020’de benim “yeni normalim” oldu. Umarım siz emek verenlerin de onca telaşı içinde bu sevinç ve hazzı fark ediyor ve yaşıyorsunuzdur. Ben sizinle ve emeklerinizle oluşturduğunuz temiz camia ile GURUR duyuyorum ve sizin de arada bir bunu fark edip veya hatırlayıp gururlanmanızı temenni ediyorum.

Başlangıçta söz ettiğim Tweet ve Yazı Tartışma Sohbetinize geri dönerek size bazı deli soru ve düşüncelerimi sunmak isterim:

BU BİR TESPİTDİR, TENKİT DEĞİLDİR!

Gündem Arşivi‘ndeki eserlerde ve sizin sohbet ve zincirlerinizde okuduklarımın yüzde doksanı tespit ve eleştirel içerikli. Bunların ekseriyeti değerli sosyal, siyasi, ekonomik, sanat veya tarihi bilgi ve farkındalıklar içeriyor. Bir kısmı da bilgi ve farkındalıkların yanı sıra önemli davranış tavsiyeleri sunuyorlar. Geriye kalan yüzde on ise şiirler. Onlar da üstteki içeriklerin yanı sıra aşk ve nostalji sevdasını konu ediyorlar. Hepsi aynı anda birer sanat eseri. Bu tespitlerimle belirttiğim içerikleri eleştirmek istemiyorum.

Bu arada kendi yorum ve paylaşımlarım tespit, tenkit ve bilgi aktarım sınırlarını aşmıyor. Kendimi uzun süredir ikinci sıranın adamı olarak görüyor ve kaçınılmaz olana kadar ilk sırada veya önde yürümekten çekiniyorum. Ailemde ve 12 sene emek verdikten sonra, bıraktığım avukatlık mesleğimde başkalarının hayatını ve işlerini iyileştirmelerinde faydalı olup, ancak lider veya önder olmaktan her zaman kaçtığımı fark ettim.

Tespit ve eleştirel yazılarda de beğendiklerim:
• Uğur Güney Subaşı’dan “Sadece Çavuşunuz Değil, Herkes Koydu!“ olağanüstü bir yazı.
• Ercan Şimşek‘in “Tosuncukların Hocası“ ve “Aromatik Adam“ nokta atışıyla gerçekleri fark ettiren yazılar.
• Hayati Sarnık’tan “Hayata Bakış Açım Nasıl Değişti“ tespit dolu yazısını felsefi bir itirafla sonlandırıyor.
• Yusuf Nabi’nin “Her Düşünceden! Düşünmeyen İnsan“ ise benim aşağıda belirteceğim özlemimin kapısını aralıyor.
• Mehmet Çalışkan‘ın “Beyler, Biz Uyumadık…” yazısı her ne kadar sosyal tenkit ve tespit içerse de bir kurgu olarak okuyucuyu bilgilendiriyor ve okuyanın düşüncelerini harekete geçiriyor.

(Burada adını ve eserini anmadığım yazarlardan özür diler ve her birinin eser ve emeklerine yüksek saygı duyduğumu bildirmek isterim.)

Evet, özlediğim ama bulamadığım konu ve içerik KURGU dur.

Türkiye deki Türk yazarlar toplumunda kurgu yazanlar; Orhan Duru, İhsan Oktay Anar, Müfit Özdeş, Aşkın Güngör, Dost Körpe, Zühtü Bayar, Halil Kocagöz, Barış Müstecaplıoğlu, Galip Tekin, Sercan Leylek, Fatih Emre Öztürk, Özlem Kurdoğlu, Çiçek Sekban Tüfekçi, Cem Gülbent ve Azra Kohen ve neredeyse yok denecek kadar bu konuda yazan yazar nüfus azınlıkta.
Kurgu öyküler, tarih kurgusu, bilim kurgu, ilim romanları ve hepsinden birkaç tiyatro ve film eserleri, ama tümü TÜRKİYE merkezli ve menzilli olmak şartı ile, 35 senedir hasretle özlüyorum.

Kurgu çok etkili bir iletişim şekli.

Örnekleri:
• Bütün dünyadaki reklam branşı, kısacık kurgu filmlerle ömür boyu ihtiyacını hissetmediğiniz ürünlerin ihtiyacını hepimizde uyandırıyor.
• Dinlerin hepsi yıkılmak bilmeyen kurgu sütunlarının üstünde duruyor.
• Amerika kazanamadığı Vietnam Savaşı’nı bir kurgu kahraman olan RAMBO ile kazanıyor. Çeşitli roman, dizi ve filmlerde ABD’nin ikinci dünya savaşında Nazi Almanların veya Rusların işgaline uğramış kurgu geleceğini görüntülüyor.
• Bir ateist ve askeri pilot olan Gene Roddenberry 1950’lerin kovboy film ve dizilerinden esinlenerek UZAY YOLU (STAR TREK) dizisini kurguluyor ve o sanal gelecekte bir siyahi kadını, bir Rus u ve bir uzaylıyı subay olarak uzay gemisi Enterprise e yerleştiriyor ve zamanın algısında çağ değil çağlar atlıyor. Dizide kullanılan “telsiz“ ilk cep telefonlarına örnek oluyor. Dizinin teknolojik kurgusu yüzlerce bilim insanını ilhamlandırıyor ve NASA’ya hükümet tarafından milyarlarca dolar bütçe sağlıyor.
• Bir DALLAS dizisindeki kadın figürlerinin saç kesimi bütün dünyada kadınların kuaförlerinden aynı saç modelini istemelerini sağlıyor.
• İngiltere de bilim insanları ve yazarlar daha Birinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar, Osmanlı Savaşı kazansa toplumlarına nasıl yansıyacağını kurguluyorlar.
• Siyasi Almanya Türk ve Müslüman göçmenlerin toplumun daimi bir parçası olduğunu kabullenmekte zorlansalar bile, yazarlar, Türk ve diğer Müslüman komedyenler, Alman TV kanalları, film prodüksiyon şirketleri, Türk senaristler ve yönetmenler yüzlerce popüler ve başarılı eserlerde kurguluyorlar.
• Farklı kültürlerin aynı topraklarda huzurlu müşterek yaşamını konu eden, okuduğum en etkileyici kitap Louis’de Bernieres in “Kanatsız Kuşlar“ adlı tarih kurgusuydu. Öykü Birinci Dünya Savaşı öncesinden Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Fethiye yakınlarında geçen bir kurgu, bir şehirdeki Türk-Müslüman ve Rum-Hristiyan ailelerin müşterek yaşamlarına ışık tutuyor. Karakterler ve şehir kurgu olsa bile, öykünün tarihi yapısı otantik.
• Türkiye’de bir Çukur dizisi on binlerce genci bir suç örgütünün simgesini vücutlarına dövme yapmalarını ve onların kıyafetlerini giymelerini sağlıyor.
• Dünyanın en saygın bilim kurgu yazarı Isaac Asimov un kitaplarında sunduğu insansı robotlarla ilgili fikirleri, yapay zekânın gündem olmak üzere olduğu dönemimizde AB ve çeşitli devletlerde tasarlanan insansı robotlarla yönelik hak ve hukukun tasarımında temel olmayı başarıyor.

Türkiye de yukarıdaki konuları ve benzerini kurgulayacak; hiç mi düşünürümüz yazarımız, senaristimiz, yönetmenimiz yok?

Bir kompozisyon, senaryo, film, çizgi ve animasyon filmi, öykü ve bu türden yazıların yarışmaları yapılsa, yüzlerce Türk dehalar ortaya çıkacağından eminim. Böyle bir yarışmaya konu önerilerim.
• Atatürk 1970e kadar yaşasaydı neler olabilirdi?
• Kurtuluş savaşından mağlup çıksaydık ne olurdu?
• Osmanlı Viyana’yı da geçebilseydi neler olabilirdi?
• Osmanlı bütün imparatorluk döneminde, Türkçe konuşmayı zorunlu kılsaydı ne olurdu?
• Türkiye de Müslüman kalmasa ne olurdu?
• Sanal bir Osmanlı padişahı ilim ve sanat tutkusuna uygun ve kalıcı bir eğitim sistemi yerleştirseydi neler olabilirdi?
• Uzaya ve Ay’a giden teknolojiyi ilk önce Türkler keşfetseydi ne olurdu?
• Türkiye toprak hazinelerini hiçbir yabancı devlet ve şirkete gerek kalmadan kendi geliştirdiği teknoloji ile kullanabilseydi ne olurdu?
• Kadın erkek eşitliği sağlanmış bir toplumda neler değişirdi?

Hayal ediyorum ki yukarıdaki ve benzeri konular kurgulanıp görselleştirildiği ve/veya okunabilir hale getirildiği zaman yüzlerce senedir vazgeçilmeyen ezberden ve propagandadan çok daha etkin ve kalıcı olabilirdi. Hedefimizi ve idealimizi görselleştirmek anlamamızı hızlandırır, tedirginlere karar verdirir, ama en önemlisi hepimizin düşünceleri tetikler. Dolaylı ve uygulamalı anlatım dinleyici ve izleyicide daha kalıcı bir tesir bırakıyor. Kurguda düşünebildiğimiz her şeyi kolayca uygulama, hayata geçirme hürriyetine sahibiz. Yani istediğimiz toplum, ahlak ve kültür düzenini daha hızlı hayata geçirebilirdik.

Fikirlerim uçuk gelebilir, sürçü lisan ettiysem affola. Gündem Arşivi’nde ilk yazımı beğenmeniz ümidiyle.

Sağlıcakla kalın.


1964 İstanbul doğumlu. 1972 den bugüne kadar Düsseldorf, Almanya ikametli. Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, 2 yetişkin kız çocuğu babası. 12 yıl Avukatlıktan sonra mesleğini bırakmış, her konuda meraklı, araştırmacı, analist ve okumasını seven rahat ve huzurlu bir insan.

Siz de fikrinizi söyleyin!