Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Siyaset,  Sosyoloji,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Geçmiş, Bugün ve 23 Nisan

Bu yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 100’üncü yılını kutluyoruz. Dile kolay bir asırdır “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir.” yazısının altında görev yapan bir kurum ve onun adına çalışan bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Kuvvetler ayrılığını temsilen; yasamayı T.B.M.M’nin, yürütmeyi mevcut hükumetin ve yargıyı hukuk insanlarının kurumlar aracılığıyla uyguladığı laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşıyoruz.

Kısa bir tarihçe ile T.B.M.M.’nin oluşması, Cumhuriyetin kurulması ve 23 Nisan’ın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilanına kadar aşamaları hatırlayalım:
Biliyorsunuz; 1.Dünya Savaşında Çanakkale Savaşı gibi bir zafer kazanmamıza rağmen müttefiklerle beraber yenik sayılmış, Sevr Antlaşması ile İtilaf Devletleri yurdumuzu doğudan ve batıdan işgal etmiş, ordularımız dağıtılmış ve İstanbul Hükumeti işgal güçlerinin egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal yıllarca üzerinde çalıştığı fikirlerini hayata geçirmek üzere, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştır yoldaşları ile beraber. Amasya Tamimi’ni yayınladıktan sonra 23 Temmuz 1919’da Erzurum, 4 Eylül 1919’da ise Sivas Kongrelerini yapmış, Ankara’da bir meclis toplanması için harekete geçmiştir. Kongrelerde oluşturulan Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal 22 Nisan 1920’de yayımlanan tebliğinde “Tanrının lütfuyla Nisan’ın 23’üncü Cuma Günü Büyük Millet Meclisi açılarak  çalışmaya başlayacağından o günden itibaren askeri ve sivil tüm makamlarla, bütün milletin tek merciinin Büyük Millet Meclisi olacağı bilgilerinize sunulur. Yarından başlayarak bütün milletin emir alacağı  en büyük makam Büyük Millet Meclisidir. der. Meclis siyasi hayatın köklü değişiminin en büyük dinamizmini oluşturmuştur.

-24 Nisan 1920’de yapılan seçimle Mustafa Kemal seçilmiş ilk başkan olmuştur. Yaptığı konuşmanın can alıcı en önemli noktası “Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi hüsrandır, çökmedir.” sözüdür. Kısaca milletinin menfatine uygun hareket etmeyenlerin sonunu öngörmüştür. B.M.M. ilk kurulduğu andan itibaren bağımsızlığına saygı gösterenlerle siyasi ilişkiler kurmayı, antlaşmalar yapmayı, barış içinde yaşamayı ilke edinmiştir.
-3 Aralık 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti ile Gümrü Barış Antlaşmasını imzalamış, Doğu Cephesini kapatmıştır.
-16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması ile Rusya’ya Yeni Türk Devletini ve Misak-ı Milli sınırlarını tanıtmıştır.
-20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile Fransızlar çekilmiştir.
-26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ve 9 Eylülde İzmir’in işgalden kurtarılması ile Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır.
-11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi ile Doğu Trakya kurtulmuştur.
-24 Temmuz 1923’de Lozan Barış Antlaşması ile büyük bir siyasi zafer kazanılmış ve yeni Türk Devleti askeri, siyasi ve ekonomik olarak  özgürlüğüne kavuşmuştur.
-29 Ekim 1923’de Cumhuriyet ilan edilmiş ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
-23 Nisan 1921’den itibaren Milli Bayram kabul edilen bu günü 23 Nisan 1929’da Atatürk çocuklara armağan etmiştir.

Kaynakça: NUTUK

Bu bilgileri bize okula  başladığımız ilk yıldan itibaren vermişlerdir. Satır aralarında gizlenenler aslında bir mücadelenin her şeye rağmen nasıl yapıldığıdır. Sanki Mustafa Kemal Anadolu’ya çıktığında; tüm unsurlar ona yardımcı olmuş, herkes ona inanarak mücadelesine katkı sunmuş, geçtiği yollar dümdüzmüş gibi algı yaratılır. Tabii ki yol arkadaşları ile yol almıştır, ama başta İstanbul Hükumetinin kışkırtmaları sonucu ona cephe alanlarla, çeşitli isyanlarla, kendi kişisel ikballeri için engel olmak isteyenlerle, vatan hainleri ve çeşitli yobazlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Büyüklüğü oradadır ki hep Büyük Millet Meclisini kendine dayanak almış, tüm muhalefete rağmen müzakerelerle doğru hedefe varmak için ikna etmek yolunu seçmiştir.

Cumhuriyetin kurulmasından sonra 15 yıl boyunca gerçekleştirdikleri; Aydınlanma Çağı’nın kısa bir süreye sığdırılmasının mucizesidir. Büyük Millet Meclisinin açılma gününün geleceğimiz olan çocuklara bayram olarak armağan edilmesi çocuklara verdiği önemin göstergesi. Hayatı boyunca bizzat korumasına aldığı, yetiştirdikleri bir yana yıllar boyunca süren savaşlar sonunda kimsesiz kalmış çocukların ‘kimsesi’ olmak için yapılan çalışmalara ilk günden itibaren öncülük etmiş, katkı sunmuştur.

Bizim çocukluğumuzda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gerçekten çok coşkulu, bayram gibi bayram olarak kutlanırdı. Son senelerde aynı coşkuyu göremiyor olmak üzücü. Bursa’da kutlanan bayram sevinçlerini hatırlıyorum. Okullar bayraklar ve diğer süsleme malzemeleriyle süslenir, etkinlikler yapılır, hem de tüm okulların büyük bir heyecanla hazırlanıp katıldığı resmi törenlerle kutlanırdı. Her okul ayrı bir tema ile o seneki gösterilere katılır ve o temaya uygun giysiler çocukların üzerinde, rengarenk görsel bir şölenle, caddeleri dolduran neredeyse şehrin tüm sakinlerine sunulurdu.

Henüz okula gitmezken abimin omuzlarında izliyorum törenleri, Atatürk Caddesindeki eniştemin dükkanının önünden. Ahh ne büyük keyif, hiçbir şeyi kaçırmıyorum yüksekten. Sonra ablamın bir şiiri seslendirmesi canlanıyor gözümde;“Eyy mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü, Kız kardeşimin  gelinliği, Şehidimin son örtüsü…”diye başlayan ve ‘Bayrak Sevgisi’ni en küçük hücremizde bile hissettiren dizeler. Annem ablamın bayram kostümünün aynısını bana da dikiyor elbet, daha sonra benimkilerden ona da diktiği gibi. Bir seferinde etekleri dilim dilim açılan papatya oluyoruz, bir seferinde denizci kıyafetleri ile açılan gemilerde bir tayfa. Bazen izci oluyor ve trampet çalıyorum en çoşkulusunda, bir kez ‘İstiklal Marşı‘nı’ okuyorum mikrofondan baştan sona heyecandan sesim titreyerek. Hele akşamları yapılan ‘Fener Alayları’ var ki meşalelerle yapılan ailecek katıldığımız tadına doyulmaz. Bize bu bayramları yaşatan tüm büyükleri, öğretmenlerimi sevgi ve minnetle anıyorum.
Şimdi kutlamalar okul duvarlarının arasına sıkıştırıldı gibi. O güzelim geçit törenlerini göremez olduk. Bayramın içinden ruhunu çaldılar, resmi törenler hapsettiler, kuru kuruya bir kaç söylem.

Çocuklar bayram sevincini doyasıya yaşamıyor ki bu bayramın oluşma şartlarını, nedenini, kendilerine armağan edilmesini irdelesinler ve kıymetini bilsinler. Çocuklar geleceğimiz, göz bebeklerimiz. Tüm çabamız onların hayatlarını bayram sevinci içinde geçirmelerini görmek, onlara aydınlık yarınlar hazırlamak için. En azından canım ‘Atam‘ın çocuklara armağanı olan bu bayram gününde, evlerde kapalı olsak bile elimizden geleni yapalım, evlerimizi süsleyip, balkonlardan da olsa topluca bayram coşkusu yaşayalım.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk  Bayramını layıkıyla kutlayalım. Tüm çocukları öpüyor ve onları kucaklamak istiyorum sevgiyle…

Siz de fikrinizi söyleyin!