Felsefe,  Tartışma,  Toplum

Felsefe Tehlikesi!

Felsefeyi bilmeden ve okumadan bir insan nasıl düşmanlık edebilir mi?

Bu soruyu özellikle sormak istedim. Felsefeye karşı ön yargılı olan felsefe okumadan ve felsefenin amacını bilmeden yorum yapan ve bu yorumlarını haklı çıkarmak için belli başlı bir takım nedenlere bağlayan kitle, ne yazık ki azınlıkta değil.

Bu yazımı yazarken belli başlı kavramları açıklayarak insanların neye, niçin düşmanlık ettiklerini ortaya çıkarıp bu hatayı anlatmaya çalışacağım.

Felsefeye düşmanlık etmeden önce gelin, felsefenin kavramsal olarak ne olduğunu analiz edelim.

Felsefe nedir?

Bu kavram birçok filozof tarafından çok farklı şekilde anlamlandırılmıştır. Bunun nedeni her filozofun felsefeden anladığı ve kendi felsefesini ortaya koymasından kaynaklanır.

Örnek olarak, bazı filozofların felsefe hakkında ki görüşlerinin bir kaçını yazalım.

Sokrates Felsefeyi, “ felsefe neyi bilmediğini bilmektir.” Diyerek tanımlamıştır.

Platon Felsefeyi, “ doğruyu bulma yolunda düşünsel bir çalışmadır” der .

Aristoteles Felsefeyi, “ ilkeler yada ilk nedenler bilimidir “  der.

Tommas Hobbes Felsefeyi, “ felsefe yapmak doğru düşünmektir” der.

Spinoza Felsefeyi, “felsefe genelleştirilmiş bir matematiktir “ der.

Görüldüğü gibi felsefe, her ne kadar filozoflar tarafından farklı olarak anlamladırılmış ise hepsinin ortak noktası düşünmektir.

Felsefe, insana düşünmeyi öğretmektir. Şimdi, bazılarımız düşünüyoruz ya da düşündüğümüzü zannediyoruz.

Felsefe düşünmek üzerine kurulu bir disiplin ise ve diğer bütün disiplinlerin atası ise, var olan bilgileri üzerine kaç tane insan düşünmüştür?..

Felsefe, dogmalara itirazdır. Felsefe, kalıplaşmış algıların dinamitidir. Felsefe, inançların sorgulanmasıdır. Felsefe her şeyi anlamaya çalışmak ve anladıklarınızı düşünmenize çalıştırmaktır.

Kısacası, felsefe düşünmektir. Evet düşünmek, yani felsefeye düşmanlık düşünmeye düşmanlıktır.

İnsanlar, hep bir arayış içindeler ve arayış içinde oldukları nedenleri sorgulamak ve bulmak isterler. Sorgulayacak olan her nedeni anlamaya çalışıp, o nedenin bir sonucuna gitmeyi ve arayışın bir noktasını bulmak isterler. Evet arayış olabilimesi için, neyin aranması gerektiğini bilmek ve ona göre eyleme geçmek gerekir.

Bu arayışlar, her konuda olabilir. Bir insan ben nasıl iyi insan olurum diye bir arayışa girerse, aslında iyi olanı değil iyi olmayanı anlaması gerekir. Bir kişi zaten iyi olanı biliyorsa, iyinin arayışına girmesi söz konusu olamaz.

Felsefe düşünmeye yönelik, daha doğrusu düşündürmeye yönelik girişimler olduğu için, her insan kolay kolay bu yola girmez. Evet, girmemesinin sebebi düşünmekten korktuğu için değil. Belli başlı dogmaları ilkleri kabullerini yıkmasından dolayı endişesidir.

Yalnız, felsefe okuduğunu düşünen çoğu insanda belli kalıplar bulunur. Bu kalıpları haklı çıkarmaya çalışırken bazen de şiddetle savunur. Sorguladığını iddia eden birçok insanın, aslında sorgulamadığını sorguladığını düşündüğü insanların fikirlerini konuşturduğunu, bazen şahit oluyoruz.

Felsefe, mutlak bilgiyi elde ettiğini hiçbir zaman iddia etmemiştir. Mutlak gerçekliğe ulaşmak için felsefe bir araç olduğunu ve bu açıdan kendi kabullerini ve kalıplarını yıkmak zorunda kaldığını da bilmek gerekir.

Felsefe de kesinlik yoktur. Kesinliği olan bir şeyin üzerine düşünülmez. Kesinlik, mutlak gerçekliktir. Mutlak gerçeklik düşünmeye değil, artık zorunlu bir kabulden ibarettir.

Bügüne kadar mutlak doğru olarak kabul ettiğimiz. Bu mutlak doğru kabullerimizin hiçbiri mutlak anlamda doğru değildir. Ama, mutlak anlamda yanlış da değildir.

Bir önerme, ya doğrudur yada yanlıştır. Bir önerme, hem doğru hem yanlış olamaz. Hem doğru hem yanlış olan önermeler mantık hatasıdır.

Biz insanlar, çoğu şeyi varsayımlar ile kabul ediyoruz. Varsayımlar, bir tür olasılıklar koşuludur. Yani, halk dili ile var sayımlar bir tür tedbirdir. Bu tedbirlerin çoğu insanın kendini savunma güdüsünden meydana gelmiştir.

Felsefenin tehlikesi bundan sonra başlıyor. Felsefe önermeleri ele alıp onları anlamaya çalışınca önermeler arasıdında ki paradoksal yapıyı çözüp önermenin bilginin hatasını meydana çıkarır.

Felsefe filozofları okuyup, filozofların dedikleri ile felsefe yapmak değildir. Bu felsefi anlayış, sadece felsefe taklitçiliğidir.

Felsefe inançlar içinde bir tehlike arz eder. Özellikle din adamları ve dinin şovelyeciliğini yapan belli bir kesimde, felsefe karşı katı bir tutum sergiler.

Bu tutumun nedeni, belki de insanların çok sorgulaması ve sorgulatması onların işine gelmediği içindir.

İnsanlar, gerçeğin peşinde değildir. İnsanların büyük bir çoğunluğu gerçekliği bildiklerini ve artık arayış içinde olmaması gerektiğini beyan eder. Oysa, bu gerçekliği anlatır mısın ya da senin gerçek dediğin gerçeğin ile beni aydınlat desen, bunu açıklamaktan zorlanır. İşte bu noktada, kendi gerçeği hakkında şüpheye düşer.

Bu şüphe bir kere tetiklendi mi, artık zincirleme bir reaksiyon vererek gerçek dediği herşeyin gözünde yavaş yavaş döküldüğünü ve bir zaman sonra gerçek olarak kabul ettiği şeyin tuzla buz olduğunu görecektir.

Felsefe, her konuda tehlike teşkil eder. Felsefenin tehlikesi ya da tehlikeli algısını oluşturan insanların çoğu, belli başlı kabulleri ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu bilir.

Peki, ama gerçeğin peşinde olmak aslında düşünmek değil midir?

Eğer ki gerçeğin peşindeyseniz, ilk olarak tüm yargılarınızdan ve ön yargılarınızdan kurtulmanız gerekir. Kabuller, objektif düşünmenin önünde büyük bir engeldir. Şu an bile kabul ettiğimiz çoğu şeyin garantisi yok.

Felsefe, kişi için tehlikeli değildir. Felsefe seni kontrol etmek isteyenler için, senin iradene hükmetmek isteyenler için, seni bazı dogmaların çemberinde tutmak için, seni tutsak etmek isteyen insanlar için bir tehlikelidir. Felsefe özü itibari ile anarşist muhalif ve isyancı bir yapıya sahiptir. Felsefi düzeyde düşünürsen kabullerin otoritesini kabul etmeyen bir anarşist, sana hükmetmek isteyen ve yaptıkları ile herkesi karşına alacak bir muhalif, hem de insan doğasına ters olan herşeye karşı bir isyancı olursun.

Siz de fikrinizi söyleyin!