Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Siyaset,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

ERDOĞAN, 17 YIL ÖNCE KIBRIS’I RUMLARA VERDİ!

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47. yıldönümünde AKP’li Başkan Erdoğan çok sayıda siyasetçi ve devlet görevlisiyle Kıbrıs’a gitti.

Erdoğan giderken, Kıbrıs’ta bir “Müjde” vereceğini duyurdu.

Bu haber Saray yandaşlarını coşturdu. Beklenti şuydu: Azerbaycan ve Pakistan, KKTC’yi, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini resmen tanıyacaklar, böylece KKTC “devlet” konumuna geçecekti.

Kıbrıs’ın uluslararası konumunu bilmeyenler elbette çok yanılıyorlardı.

Nitekim 19 Temmuz 2021 günü KKTC Meclisi’nde bir konuşma yapan Erdoğan, “Müjdesinin”, Kuzey Kıbrıs’ta bir cumhurbaşkanı külliyesi, yani sarayı yapmak olduğunu açıkladı!

KKTC’nin bağımsız bir “devlet” olarak ilanı söz konusu olamazdı. Çünkü Erdoğan, 17 yıl önce Kıbrıs’ı Rumlara vermişti!

Bu gerçeği sizlere, tamamı Avrupa Birliği’nin (AB) resmi belgelerine dayalı tarihi bilgilerle sunacağım.

Türk dış siyasetinde çok önemli bir dönüm noktasının belgelerini içeren bu yazımı okumakla kalmayıp dosyanızda saklamanızı öneririm.

TESLİMDE İLK ADIM

Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ı Rumlara verme yolunda ilk adımı 29 Ekim 2004 tarihinde attı.

Avrupa Birliği (AB) Anayasası 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da, 25 Üye devletin Kraliçe, Başkan, Cumhurbaşkanı, Hükümet Başkanı tarafından imzalandı.

Üç aday adayı ülkenin; Türkiye, Bulgaristan ve Polonya’nın, devlet başkanları, başbakanları da ayrı bir protokol imzalayarak AB Anayasasını kabul ettiler.

Türkiye’yi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Başkanı Abdullah Gül temsil ettiler.

İmza töreni Papa 10. Innocent’in heykeli altında gerçekleştirildi.

Papa 10. Innocent, Türklere karşı ilk Haçlı Seferlerini düzenleyen papazdır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı AB Anayasasının giriş bölümü şu sözlerle başlamaktadır:

“DRAWING INSPIRATION from the cultural, religious and humanist inheritance of Europe…”

Türkçesi:

“Avrupa’nın kültüründen, dininden ve insanlık mirasından İLHAM ALARAK…”

AB Anayasasının, Avrupa dininden ilham alınarak hazırlandığı vurgulanıyordu.

Peki, Avrupa’nın dini nedir? Hiç kuşkusuz, Hıristiyan dinidir.

Hiç tartışmaya yer yok, AB Anayasası, bir Hıristiyan anayasasıdır.

Peki, nasıl oluyor da halkının yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye, bir Hıristiyan Anayasasının buyruğu altına girmeyi kabul ediyordu?

“Minareler süngü, camiler kışla” diyerek halkın din duygularını sömürüp iktidar yolunu açanlar, nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti’ni bir Hıristiyan Birliği’ne teslim ediyorlar, üstelik bu anlaşmayı Türklere ilk Haçlı Seferlerini düzenlemiş papanın huzurunda imzalıyorlardı?

Bu sorunun cevabını Recep Tayyip Erdoğan şöyle vermekteydi:

“Benim Emir-Komuta Merkezim ne emrederse onu yaparım. Papaz elbisesi giyeceksin derse Papaz elbisesi bile giyerim, bu şekilde gider görevimi yaparım.”

Öyleyse Recep Tayyip Erdoğan’ın Emir-Komuta Merkezi emretmiş, Recep Tayyip Erdoğan da, gerçi papaz elbisesi giymemiş, ama Türklerin düşmanı Papa’nın heykeli altında Hıristiyan Anayasasını imzalayıp kabul etmişti.

Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da imzaladığı AB Anayasasını imzalayan üye devletlerden biri de, Kıbrıs Cumhuriyeti idi.

Yalnız AB Anayasasında değil, tüm AB belgelerinde Kıbrıs’tan sadece şöyle söz edilmektedir:

“The Republic of Cyprus”. Yani, “Kıbrıs Cumhuriyeti”.

Ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yönetimi Rumlardadır.

Roma’da imzayı, Kıbrıs Cumhuriyeti Devlet Başkanı Nicos Anastasisdes atmıştı.

İmza töreninden sonra Recep Tayyip Erdoğan, Nicos Anastasisdes ile birlikte Aile Fotoğrafı’nda yer almıştı.

29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da AB Anayasasını imzalayan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ın Rumların yönetiminde olduğunu kabul etmiş oldu.

Bu, Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’ı Rumlara verme yolunda attığı ilk adımdı.
Şimdi gelelim, ikinci ve belirleyici adıma.

TESLİMDE İKİNCİ ADIM

17 Aralık 2004 tarihinde “Council of the European Union”, yani Avrupa Birliği Konseyi toplandı.

Bu toplantı sonucunda “Başkanlık Kararları” başlığı altında alınan kararlar bir rapor olarak açıklandı.

Bu raporda 17 – 23. maddeler sadece Türkiye’yi ilgilendiriyor, Türkiye’nin yerine getirmesi gereken koşullar sıralanıyordu.

Bu maddeler kabul edilirse, Türkiye’ye “Aday Üye Müzakerelerinin” başlayabilmesi için bir tarih verilecekti.

Bu maddeler kabul edilmeden, Müzakereler başlamayacaktı.

İşte, bu maddelerin içeriği:

• Rum yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti tanınacaktır.
• Kıbrıs Cumhuriyeti de Gümrük Birliği kurallarının geçerli olduğu ülkeler listesine eklenecektir.
• Kıbrıs Cumhuriyeti bandıralı gemilerin ve Kıbrıs’a ulaşmış gemilerin Türk limanlarına girmesine izin verilecektir.
• Üyelik müzakereleri “ucu-açık” olup sonucu garanti edilmeyecektir.
• Türkler AB’ye üye olduktan sonra bile AB ülkelerinde serbest dolaşamayacak, Türklere vize kaldırılmayacaktır. Ama AB vatandaşları Türkiye’de serbestçe dolaşabileceklerdir.
• Türkiye’de yabancı işçilerin serbest dolaşımını kısıtlayan engeller kaldırılacaktır.
• Yabancı yatırımlara karşı konulmuş kısıtlamalar kaldırılacaktır.
• Kürtlerin haklarını ve özgürlüklerini tam kullanmalarına izin verilecektir.
• Türkiye’de Müslüman olmayan toplulukların özgürlüklerini kullanmada karşılaştıkları sorunlar ortadan kaldırılacaktır.
• Ordu, sivillerin kontrolüne geçecektir.
• Ermeni soykırımı tanınacaktır.
• Ermenistan ile halen kapalı olan kara sınırları açılacak, diplomatik ilişkiler kurulacaktır.
• Dicle ve Fırat nehirlerinin üzerindeki barajların ve sulama sistemlerinin yönetimi uluslar arası bir kuruluşa verilecektir.
• İran, Türkiye’nin potansiyel bir düşmanı olarak kabul edilecektir.
• Türkiye ile Rusya arasında yeni bir siyasi rekabetin doğabileceği dikkate alınacaktır.
• Devlet bankalarının ve işletmelerinin özelleştirilmesi hızlandırılacaktır.
• Canlı hayvan ve et ürünlerinin Türkiye’ye ithali serbest bırakılacaktır.
• AB Müktesebatının tamamı kabul edilecektir.

Bu çok ağır koşullar içeren rapor, Konsey’de saatlerce tartışılır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok zorlanmış, Kıbrıs’ı Rumlara teslim edişini Türk halkına nasıl açıklayacağını bilmediğini söylemiştir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın sıkıntısı, Kıbrıs’ı Rumlara verişinin Türkiye’de nasıl savunmasını yapacağını bilmediğinden kaynaklanmaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın imdadına İngiltere Başbakanı Tony Blair yetişir.

Tony ve Erdoğan bir odada yalnız başlarına uzun süre görüşürler. En sonunda Tony Blair, Kıbrıs’ı Rumlara veren Tayyip Erdoğan’a şu taktiği verir:

“Sen halkına, imzaladığın anlaşmanın sadece bir ticari anlaşma olduğunu ısrarla söyle!”

Bu taktiği benimseyen Recep Tayyip Erdoğan odadan çıkar, Konsey’in toplandığı salona döner ve anlaşmayı imzalar. İlginçtir, çok ağır şartlar içeren bu anlaşmayı Konsey’in bazı üyeleri bile şaşkınlıkla karşılar. Bunlardan bazıları Recep Tayyip Erdoğan’a;

“Biz bu şartları kabul etmeyeceğinizi, direneceğinizi sanıyorduk! Eğer direnseydiniz bizler de sizi destekleyecektir!” demişlerdir.

Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık 2004 günü Kıbrıs’ı resmen Rumlara vermiş olur.

18 Aralık 2004 tarihli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yanlısı gazeteler, haberi şu başlıklarla verirler:

Posta: “Büyüksün Türkiye!”
Hürriyet: “İstediğimizi aldık”
Sabah: “Avrupa İhtilalı”
Star: “70 Milyon Coşku”
Zaman: “Yeni Türkiye”
Yeni Şafak: “Başardık”
Vakit: “Hayırlı Olsun”

Değerli Dostlar,

Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’ı Rumlara verişinin öyküsünü çok ayrıntılı olarak, AB belgelerinden İngilizce alıntılar da yaparak, “AVRUPA BİRLİĞİ TABUTA ÇAKILAN SON ÇİVİ” ve “İĞFAL” adlı kitaplarımda anlattım.

Birinci baskısı Kasım 2006’da yapılan “AVRUPA BİRLİĞİ TABUTA ÇAKILAN SON ÇİVİ” kitabım bugüne kadar 7 baskı yaptı.

Aradan geçen 15 yılda, bu kitapta verdiğim bilgilerden tek bir satırının bile “doğru olmadığını” söyleyen bir devlet yöneticisi, bir siyasetçi, bir büyükelçi, bir diplomat, bir akademisyen, bir yazar, bir gazeteci çıkmadı!

Birinci baskısı Ocak 2011’de yapılan “İĞFAL”, bugüne kadar 3 baskı yaptı.

Aradan geçen 10 yıl içinde, bu kitapta verdiğim bilgilerden tek bir satırının bile “doğru olmadığını” söyleyen bir devlet yöneticisi, bir büyükelçi, bir diplomat, bir siyasetçi, bir akademisyen, bir yazar, bir gazeteci çıkmadı!

Değerli Dostlar,

KKTC, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adında bir devlet, bağımsız bir varlık YOKTUR!

KKTC, başta ABD ve AB olmak üzere dünyada HİÇBİR ülke tarafından tanınmamıştır!

KKTC, hem Kıbrıs’taki hem de Türkiye’deki Türkleri aldatmak, uyutmak için kurulmuş bir kukladır, günümüzde bu kuklanın ipleri Başkan Erdoğan’ın ellerindedir.

Türklerin bu gerçekle hemen yüzleşmesinde sayısız yararlar vardır…

Yılmaz Dikbaş
27 Temmuz 2021, Salı
0532 233 31 52

Siz de fikrinizi söyleyin!