Deneme,  Toplum

En Sevdiğim Görev Yerim

Bir yıl süren mecburi hizmetimi bitirmiştim. Bu soğuk, fiziki koşulları zor ama sıcak kalpli insanlar diyarından sıcak bir Ege kasabasına doğru yola çıktık. 30 sene öncesinden söz ediyorum. Kasabanın adını haritada gördük, coğrafi konumu hoşumuza gitti ve eşimle beraber tayin olduk. O zamanlar bir tanıdığı araya sokmadan tayin olamıyordunuz. Utanıyorum ama bir eczacı arkadaş bizi çok sevdiği için aracı oldu, böylece tayinimiz oldu.

Eşyaları kamyona yükledik, biz de eski model arabamızla yola koyulduk. İçimizde bir bilinmeyene gitmenin heyecanı vardı, ama her şeyin güzel olacağını hissediyorduk. Bir lojman verildiği için şanslıydık. Eşya kamyonu daha gelmediği için biz boş evi temizlemeye giriştik. Büyük bir ayrıntıyı söylemeyi unuttum, 8,5 aylık hamileydim. Biz evi temizlerken eşimin yeni mesai arkadaşı, doktor beyin eşi geldi. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi sarmaş dolaş tanıştık. Hemen bizimle beraber temizliğe girişti. Bu arada kamyon geldi, kamyonun etrafını bir anda lojmanın çocukları sardı. Bir anda bütün eşyaları eve taşıdılar, birkaç büyük eşyayı da tuttuğumuz iki işçi taşıdı. İnanın her şey sihirli değnek değmiş gibi ilerliyordu.

Yeni komşumuz ve dostumuz büyük bir merakla kolileri açmamıza yardım ediyordu. Bizim eşimle geliştirdiğimiz bir koli yapma tarzımız vardı; koliye bir havlu seriyor bir sıra tabak koyuyorduk, bir çarşaf serip bir sıra daha tabak koyuyorduk. Böylece kat kat toplanıyor, kırılan eşyaları gazete kağıdına sarmadan koruyorduk. Son koliye kadar hiçbir şey kırılmadan açtık. Son kolideki battaniyeyi hızla çekerken “ne güzel kolilemişsiniz hiçbir şey kırılmamış” derken, battaniyeye sardığımız vazo havada uçtu ve kırıldı. Ama hiç önemli değildi, ne derler bilirsiniz; bin bela savar.

Mesai biter bitmez denize koşuyorduk. Karnım burnumda denize girmemi herkes yadırgıyordu, ama bence hiçbir sakıncası yoktu. Hayatımız bitmeyen bir tatil tadındaydı. Hep farklı koylarda denize giriyorduk. Lojman komşularımız birbirinden sıcak insanlardı.  Her akşam misafirimiz vardı  ya da biz gezmedeydik. Harika çay bahçeleri vardı, yemeklerimizi alıp gidiyorduk, üstüne çay ve çekirdek söyleyip kocaman tüplü televizyondan herkesle beraber açık havada film seyrediyorduk.

Güzel, tatlı kızımın doğumu hiçbir şeyi değiştirmedi. Herkes kırkı çıkmadan dışarı çıkılmaz dese de biz, yine önceki düzene devam ediyorduk.

Siz de fikrinizi söyleyin!