Deneme,  Ebeveyn,  Toplum

Doğmamış Çocuklara Mektup

Yüzünü görebilecek miyim, o küçücük ellerini koklayabilecek ve meraklı gözlerinde oynaşan duygularını, sürekli gülümseyen gamzeli yanaklarını öpebilecek miyim bilmiyorum.

Hangi topraklarda doğacaksın, annen baban kim olacak ve sana nasıl bir sevgiden ne kadarını sunacaklar. Rengin, dilin, dinin ne olacak bilmiyorum. Aslında bunlar niye var onu da bilmiyorum. Sen de bilmeyeceksin kısacık yaşam yıllarında. Sonradan acıyacak yüreğin, sonradan göz yaşına boğulacaksın. Nefret duygusu ile tanıştığın güne lanet okuyacaksın. Ama yaşayacaksın.

Bu mektubum acıların habercisi olmasın. Seni yaşamdan soğutmak ya da korkutmak için yazmıyorum. Elbette ki öncelikle senden öncekilere kızıyorum. O minicik yüreğindeki coşkuları bu kadar seven, ilk adımında bayram yapan, ilk kelimelerinde çılgına dönen bizlere verdiğin, bütün o güzel duyguların yerine bu kadar kötülüğü, nefreti, güvensizliği elbirliği ile içine yerleştirmeyi nasıl başardığımızı bulmalısın.

Yüzünü bulduğun güzelliklere çevirip, onları koruma ve yaşatma mücadelesi içerisinde olmalı ve bütün kötülükleri çelik bir kutuya hapsedip, senden sonraki doğacaklara mektup yazmamalısın. İnsanın insanca yaşadığı bir yeryüzü için tavsiyelere, mektuplara ihtiyaç olmamalı.

Ölümü bilim ile, ezilmeyi adalet ile, kötülükleri sevgi ile eritmeli ve her kötülüğü yok eden iyilik silahlarını bulup sadece iyi olan şeyleri yaşatmalısın.

Bizler gibi olmayan, bizim gibi yaşamamış bir toplum düşün ve sürekli hayal et.

Yarattığı güzelim teknolojinin içerisine bile kötülük saçan virüsleri yerleştirmeyi düşünmeyen, soyut davalarına insanları kurban etmeyi düşünmeyen, aç kalmış çocuklarını çöp kutularının etrafında dolaştırmayan, çalıştırmayan bir yaşam her zaman mümkün, bunu yapabilirsin.

Sakın ha aldanma! Ne varlık sevdasına ne düzenli güzel bir gelire ne de makam sevdasına kapılma. Bütün bunlar kötülüklerin promosyonu. Sen sen ol mücadeleni asla satma.

Şimdi bu mektubumu okuyunca haklı olarak bana soracaksın, siz neden yapmadınız diye. Aslında yaptığımız çok şey var, bu yolda kaybettiğimiz de çok dostumuz var. Üzerine yazdığımız kitaplar, şiirler ve diğer şeyler. Ancak yeterli olmadı. Sana arzu ettiğimiz mirası bırakamadığımızın farkındayız. Güvenmeseydik geleceğine, inanmasaydık daha güzel olacağına; inan bana buralara kadar bizler de gelemezdik. Sen daha doğmadan parladın yüreğimizde, sen daha gelmeden güç kattın mücadelemize ve sen geleceksin diye hiç korkmadık ölmekten. O yüzden, sen bizim için çok değerlisin çocuk.

Yeryüzündeki bütün çocuklar ile eşit doğup, doğduktan sonraki eşitsizliklerin mirasçılığını yapmamalısın.

İlk gün yaşadığın güzel ve temel duygularını asla unutma, güven dolu bakışlarındaki gülümsemeyi, dokundukça aktardığın sevgiyi, annenin kokularına sarılıp bulduğun huzuru, bir şeyleri başarmanın sevincini unutma. Unuttuğun anda temeli olmayan bina gibi duracaksın, ne kadar yükselirsen yüksel, en küçük fırtınada yıkılacaksın. Yalnız kalacak ve karanlıklara kapanacaksın.

Bu yol uzun, bu yol çetrefilli ve bu yol yürümeni istemeyenlerin engelleriyle dolu. Çukurlar açacaklar, uçurum kenarlarında pusular kuracaklar. Dar geçitlerde sıkılan kurşunlardan, kötülerin yasalarına kurban edilmiş esaretlerden, prangalardan sakın korkma, ne çokmuş diye düşünme. Çok olan kötülüğün araçları, oysa kötülük bir tane.

Doğmamış bir çocuğu, doğmuş bir bebeği kurtardıkça kötülerin elinden, geriye ne kalır? O zaman kim yapacak kötülüğü. Kötülüğü besleyen bataklıkları da kuruttuğun zaman yeşerecek dünya.

Başaramaz isen ne mi olacak?

Yeryüzü bir daha asla olmayacak, yaşam olmayacak İnsan için. Ve en kötüsü senin gibi çocuklar en kötü geceleri yaşayacak, vahşi ve iğrenç duyguların esiri olarak büyüyecek. Bizim kurtaramadığımız, yüreklerimizi parçalayan o kadar çok çocuğumuz oldu ki, bu bile günahların en büyüğü bizim için.

Sana inanıyorum çocuk, o küçücük yüreğindeki büyük cesareti, kimsenin baş edemeyeceği aklı, sevgi ile yoğrulmuş ruhunu ve asla vaz geçmeyen inadını görüyorum. Sanki doğmuşsun gibi heyecanlıyım.

Bu mektubum eline geçtiğinde okuyorsan eğer,

Hoş geldin bebek,

Hoş geldin iyilik,

Hoş geldin İNSAN derken sana,

Kendime senin adına,  hoşça kal diyorum…

Siz de fikrinizi söyleyin!