Felsefe,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Burjuvanın Toplumda Büyümesi

Bu yazımızda, burjuvanın toplumda nasıl büyüdüğünü ve tarihi ile beraber anlamaya çalışacağız.

Burjuva bilindiği gibi orta sınıfta yer alan zengin kesimdir. Bunlar, fedoal sistemde aşağı sınıf ile üstteki sınıf ve buna krallar ya da yöneticiler arasında bir köprü gibidir. Bu nedenle burjuva, bu zamanlarda bile kendinden aşağı sınıfın emeğine el koyup, onları hem kendileri için hem de kendisinden üst sınıf olan yöneticiler için, kullandığı bir tür kölelik yöntemidir.

Avrupa Orta Çağ’dan çıktığı zaman, kentlerin gelişen ortasının, Avrupa’nın devrimci öğesini oluşturuyordu. Orta-sınıf, Orta Çağ’ın feodal örgütü içinde hatırı sayılır bir yer tutmuştu; ama bu konum, onun engin gücüne çok dar geliyordu.

Orta-sınıfın, burjuvazinin gelişmesi, feodal sistemin sürdürülmesiyle bağdaşmaz oluyordu; bu yüzden feodal sistemin yıkılması gerekiyordu.
Ama, feodalizmin uluslararası büyük merkezi Katolik Roma Kilisesi’ydi. Bütün iç savaşlara karşın, Roma Kilisesi, feodalizme bağımlı olan bütün Batı Avrupa’yı, Hristiyanlıkta bölücülük eden Yunanlılara karşı olduğu kadar, Müslüman ülkelere karşı da büyük bir politik sistemde birleştiriyordu.

Feodal kurumları, tanrısal kutsama halesiyle çeviriyordu. Kendi hiyerarşisini feodal örneğe göre düzenlemişti ve kısacası, Katolik Roma Kilisesi’nin kendisi, katolik dünyadaki toprakların tam üçte-birini elinde tutan en güçlü feodal idi. O aşağılık feodalizme her ülkede ayrı ayrı ve başarıyla saldırabilmek için, önce onun kutsal merkezî örgütünün yıkılması gerekiyordu.

Bundan başka, bilimdeki büyük canlanma, orta-sınıfın gelişmesine paralel olarak sürüp gidiyordu; astronomi, mekanik, fizik, anatomi, fizyoloji, yeniden ele alındı.

Ve burjuvazi, sınai üretimi geliştirmek için, doğal nesnelerin fiziksel özelliklerini ve doğa güçlerinin etki tarzlarını araştıran bir bilim gereksiyordu.

Bilim, o zamana kadar, kilisenin hor görülen beslemesi olmuştu, imanın koyduğu sınırları aşmasına izin verilmemişti ve bu yüzden, hiç bilim olmamıştı.

Bilim kiliseye karşı ayaklandı; burjuvazi bilimsiz edemezdi ve bundan ötürü, ayaklanmaya katılmak zorunda kaldı.
Yukarıda söylenenler, gelişen orta-sınıfın resmî din ile ne olursa olsun çatışacağı noktalardan yalnız ikisiyle ilgili olmakla birlikte, birincisi, Roma Kilisesinin isteklerine karşı savaşımda, doğrudan doğruya en çok çıkarı bulunan sınıfın burjuvazi olduğunu; ve ikincisi, o çağda feodalizme karşı her savaşımın dinsel bir kılığa bürünmek ve her şeyden önce kiliseye yöneltilmek gerektiğini göstermeye yeter. Gerçi çığlığı kentlerin üniversiteleri ve tacirleri kopardı, ama yaşayabilmek için bile, ruhani ve dünyevi feodallere karşı her yerde savaşmaları gereken köylü yığınları arasında bunun zorlu bir yankısı olacağı kesindi ve öyle oldu. Burjuvazinin feodalizme karşı giriştiği uzun döğüş, üç büyük ve kesin savaşta doruğuna ulaştı

O dönemden bu döneme kadar burjuvazi şimdiki zamanda, sadece üretim araçlarını değil, aynı zamanda ülkelerin yönetimlerinde söz sahibi olmuş, hatta bazı ülkelerde inanılmaz derece ağırlığını ortaya koyup, ülkeyi seçilen ya da kişiler değil bu burjuva dediğimiz kesimin sözü bir hayli geçerlidir.

Bu durumda burjuvanın yıkılışı, aynı zamanda sınıfsal farklılıkları da ortadan kalkmasına neden olur.