Felsefe,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Buda, Savaşı Mı Savundu?

Değerli dostlarım bugün sizlere belki de felsefe tarihin de ilk filozoflarından olan Buda’ya anlamaya çalışacağız.

Buda’nın gerçek ismi Siddhartha Gautama’dır. Kendisi son derece varlıklı bir adamdı, 35-36 yaşlarında zevk sefa süren bir adam olan Siddhartha Gautama, 35 ile 36 yaşlarına kadar hayatı böyle devam etmiştir.

Ancak kendisini bir arayışın içinde buldu, bu arayışın içinde hayatın amacının ne olduğunu ölüm gerçeği ile nasıl baş etmek gerektiğini, dünyada yaşanan acıları ıstırapların nasıl üstesinden gelinebileceğini ve bunun gibi birçok nedeni sorgulamıştır.

Bu sorgulamalar, onu hem zihinsel hem de fiziksel olarak harekete geçirmiştir. Bunun sonucunda, Hindistan’ın tüm yerlerini gezerek anlamaya çalışmış, bizzat bu şeylere şahit olmak istemiştir. Tabi buradaki, arayış çözüm odaklı bir arayıştı.

Şimdi ki zamanda insanlar hayatın anlamanı her ne kadar para üstünde endekslemiş olsalar da, Siddhartha Gautama bu hayatı yaşamış ve bu yaşayış tarzının bir işe yaramadığını bu şeylerin hayatın anlamı ve insanı mutlu eden şeylerin bunlar olmadığı anlamış ve bu şeyler ile artık mutlu olmayacağını , bu şeylerden çok insanı asıl mutlu eden şeylerin farklı nedenler olduğunu ileri sürmüştür.

Tabi bu şeyleri fark edince kendisine uyanmış ya da aydınlanmış anlamına gelen Buda ismini koymuştur.

Buda Aristoteles ‘e benzer bir söz söyleyerek insanın aşırılıklar ile değil, orta yolla daha mutlu olacağını hükmetmiştir.

Buda’nın döneminde çatışmalar eziyet kısacası sancılı bir dönemdi. Buda felsefesi ve arayışı itibari ile insanlara sükuneti, barışı ve barışık kalmayı mutluluğun şiddet ile değil ancak barış ortamlarında olacağını ve bu öğretisini insanlara anlatmaya başlamıştır.

Beşeri acıların üstesinden ancak dünyevi gerçekliğin ve bireysel              benliğin yarağı yanılsama perdesinin ötesine geçmek ve insanın mustarip olduğu bütün acılara yol açan sahte arzulardan ve baştan çıkarıcı tutkulardan arınmış bir kişilik  geliştirmek sureyle gelinebileceğini öne süren Buda’nın ardından izleyicileri, oldukça ayrınlı bilgi, benlik, varlık  ve  dil kuramları geliştirdiler.

Buda’nın takipçileri ya da rahipleri diye piyasada gezen ve kendi inandıkları değerler yolunda bugün Arakan, Mymar, Rohingar gibi yerlerde insanları katlediyorlar.

Buda kendi felsefesini barış ve iyilik üzerine, zenginliği bırakıp şiddet, acıların üstesinden nasıl geleceğini ve bu yolda çok renkli hayatından vazgeçen Buda’nın ve bugün onun takipçileri olduğunu söyleyen insanların, şiddeti nasıl meydana getirdiklerini, barış yerine savaşın nasıl yandaşı olduğunu ve bunları yaparken üstadlarının öğretileri ile hareket ettiklerini dile getirenler; ne yazık ki, Buda felsefesini tersine çevirerek insanlara büyük baskı kaosun içine sürükleyerek büyük insanlık suçlarına imza atmaktadırlar.

İşin ilginç tarafı bugün bu zulümleri yapanlar acımasızca insanları ateşte yakan Budistler bunları yaparken, bu suçları işlerken neden olarak toprakları arazileri, kısacası varlıkları öne sürüyorlar.

Bu olaylar ve Buda’nın öğretileri adı altında yapılmasının, Buda ile ilgisi yoktur. Çünkü, insanlar her zaman bazı hareketleri meşrulaştırmak için bazı felsefi ideolojileri takip ettiklerini ve bu felsefeyi kullanarak yaptıkları eylemleri meşrulaştırmaktadır.

Mal mülkten vazgeçmiş ve arayış içinde olan insanları nasıl mutlu olacağını düşünen bir filozofun, adına yapılanlar bu filozofa büyük bir haksızlıktır.

Siz de fikrinizi söyleyin!