Sosyoloji,  Tartışma,  Toplum

Bir Hatam Bin Hatana Bedeldir

“Beni affetmen için ne yapmam lazım?” dedi genç. Ağlamaktan ve üzüntüden gözleri kan çanağına dönmüş bir haldeydi. Ayakta durduğunu belli bile etmiyordu. Belki de daha önceden defalarca yere düşmüştü ancak şu anda da birisi hafiften dokunsa yere düşecekti. Elleri anlamsızca boştaydı ve hiçbir şey beklemiyordu.

Kız mı? O, daha çaresizdi. Gurur ve nefret karışık duyguları yüreğini darmadağınık etmişti. Gergindi. Kızgındı. Asabiydi ve ezilmişliğin verdiği ızdırabla o da ayakta zor duruyordu. Gözlerinden ok fırlatıyordu; istiyordu ki bu ok karşısındakini param parça etsin. Dik ve mağrur başıyla, öldürücü bakışıyla cevap verdi:

“Öl! Benim için ölürsen seni affederim!”

Beklenmeyen bir cevaptı. İstenmeyen bir hareketti. Genç ikinci bir şans beklerken, yeni bir hayat beklerken karşısındaki kişinin kendi ölümünü, kendisi için istemesi bile korkunçtu! Ne diyeceğini bilemez haldeydi. Beyni dağılmıştı. Kıza ağlamaklı bir şekilde baktı:

“Yarına kadar süre ver, düşüneyim, sabah burada buluşalım, kararımı bildireyim,” dedi.

O anda kız hiç konuşmadan ardını döndü, hızlı adımlarla oradan uzaklaştı, evine gitti. Akşamın karanlığı kızın kalbinin karanlığından daha aydınlıktı. Bu halde pencereden dışarı baktı:

“Lanet olası havalar bir türlü aydınlanmak bilmiyor. Gece gündüzden daha uzun! Hatta benim için bir gece en az üç gündüze denk geliyor. Oysa hiç gece olmasın isterdim. Neyse, bu son gecem, bu gece uzun olsa da dayanırım. Gideyim, o güzel ilaçlarımdan kokteyl yapayım.“

Mutfağa kadar gitti. İlaç kutusunu dolaptan indirdi. Ancak bundan vazgeçti. Kafasını sağa sola salladı:

“Deli olma kızım. Ben acısız ölüm istiyorum, bunlar beni inletir. Ömrümün son anı bari acısız olsun! Bu plan uygun değil.“

İlaç kutusunu tekrar yerine koydu. Kafa karışıklığı biraz olsun gitmişti. Gündüz yaşadığı ruh hali onu terk etmişti. Şimdi net ve kesindi. Ancak sürekli arayış indeydi:

“Zehir yapsam, o da acı çektirir. Zaten zehir alamam, devlet her haltımızı kontrol ediyor, zehir satılmaz ki… Belki fare zehri uygun olur. Sahi, fareler acı çekiyor muydu? Keşke bir fareyle konuşabilseydim! Denemekte fayda var. Süte karıştırırım, içerim. Son gecem zehirli süt ile olur!“

Eline aldığı fare zehrini de geri bıraktı. Bu da olmazdı. Aklına hemen banyo geldi:

“Tabi ya… Onca film izledim. Jiletle bileğini kesiyor, sıcak suya giriyor, uyuyor… Sonsuzluk uykusu. İşte bu müthiş!”

Jileti aldı, banyoya koydu. Yanına sabunu koydu. Etrafı temizledi, dağınık olan yerleri topladı.

“Tahminen üç gün sonra bir arkadaşım arayıp da ulaşamazsa veya komşular kapıya çıkmadığımı anlarsa polise haber verirler. Polis gelince beni bulur. O zaman polise mektup yazmalıyım.”

Masanın kenarına oturdu, çantasından kâğıt ve kalem çıkardı:

“Sevgili polis kardeş. Belki de polis ağabey, belki polis amca… Her neyseniz… Lafı uzatmayayım. Şu işlemleri sizden rica ediyorum: Annemin mezarı var. Derin ve betondandı. Onu betondan yaptırırken imam bana üst göz boş kalsın, bir yakınınız da oraya gömülür demişti, çok sevinmiştim. İşte beni o üst göze gömün. Annemle konuşmam gereken çok şeyler var. Beni ulu orta bırakıp gitmesinin hesabını soracağım. Öyle annelik olur mu? Tüm konuşmam gereken cümlelerimi bekletiyordum. Başka? Sizden başka bir şey istemem! Benden geri kalan her şey herkesindir.“

Kâğıdı arka arkaya birkaç defa okudu:

“Çok ayrıntısına girmeye gerek yok. Çok kibar olmasına da gerek yok. İdare eder bir mektup işte.“

Mektubu katladı, masanın kenarına koydu.

O gece rahattı. Uyudu. İlk defa, uzun zamandır ilk defa huzurlu uyudu. Sabah kahvaltı bile yapmadı. Buluşma yerine gitti.

Elbette genç de bir sandalyeye oturmuş, kendisini bekliyordu. Ses çıkarmadan gencin karşısına oturdu. Karşılıklı oldukça uzun sayılacak bir bakış süresi geçti.

Genç:

“Biliyorum, beni kesinlikle affetmezsin. Bir hata yaptım, senin yapacağın bin hatadan daha ağırdır. Oysa her canlının son anda ikinci bir şansı hayal ettiğini düşünürüm. Ben de hep ikinci bir şansım olsun istedim. Ancak, görüyorum ki, benim ikinci şansım da, ikinci hayatım da olmayacak?!.”

Kız:

“Kararın?”

Genç:

“Çay içer misin? Ben, heyecandan kahvaltı bile yapmadım. Hatta kahvaltı isteyeyim. Ne dersin?”

“Masaya oturuyoruz, burayı işgal ediyoruz. Burası biz oturduk diye para kazanmalı. Çay gelsin ama içmem. Parasını da veririm.”

Gencin işareti ile masaya garson acele sıcak çayları bıraktı. Kız parasını çıkarıp garsona verdi. Gence soru dolu baktı.

Genç de kendi çayının parasını çaresiz bir şekilde garsona uzattı. Kıza soru dolu gözlerle baktı:

Kız:

“Kararın?!”

Genç::

“Ölemem! Ben yaşamak zorundayım!”

Kız aniden çok sinirlendi, o sinirle eline aldığı ilk çay bardağını gencin suratına fırlattı. Ardından ikinci çay bardağını da göğsüne fırlattı. Masadan kalktı, hızlı adımlarla evine gitti.

Genç yere yığıldı. Bağırdı, patırdadı. Yoruldu ve sonra da sesi kesildi. Bayıldı. Ambulans geldiğinde genç kendinde değildi. Zaten ambulans da oldukça geç gelmişti. Hastaneye varıldığında genç hala kendinde değildi. Acil olarak yoğun bakıma alındı.

Polis hastaneye kadar geldi, soruşturmayı yürüteceğini söyledi. Ancak, doktordan istediği bilgiyi alamadı. Kavganın olduğu kafeteryaya gitti. Garsonların tarifi sonucu kızın adresini de bulup, yakalamak üzere kızın evine gitti.

Polis kapıyı kırarak içeri girdi. Kız kendinde değildi. Küvette her yer kırmızı kana boyanmıştı ve su da küvetten dışarı taşmıştı. Acil ambulans arandı. Kız da hastaneye kaldırıldı.

Akşamüzeri doktor kızın kurtarılamadığını söyledi. Polis evde arama yaptığını, kızın mektup yazdığını belirtti. Doktorun yanında bulunan hemşire uzanıp, mektubu polisin elinden alıverdi. Gözyaşı içinde okudu. O anda gencin odasına gitti. Genç de ölmüştü. Elbiselerini karıştırdı. Genç de mektup yazmıştı. Gencin yazdığı mektupta şunlar vardı:

“Ölemem. Ben ölünce sen geride kalacaksın ve seni kimsesiz bırakamam. Seni birine teslim edemem. Sorun yaşamana razı olamam. Senden sonra ölmeliyim. O nedenle şimdi ölmeyi kabul edemem……..”

Hemşire iki mektubu da kendi cebine koydu. Doktor cenazelerin morga kaldırılması gerektiğini söyledi. Polisler hastaneyi terk etti.

Siz de fikrinizi söyleyin!