Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Sosyoloji,  Toplum

Beni enterese etmeyen insanlar…

Dar kadro hayat süren, ülkemin geniş fikirli insanları her anda, her mekânda ve durumda bilgiçlik taslıyor. Kimisi okumuş, kimisi hiç okumamış, kimisi okuduğunun farkında bile değil; fakat herkesin buluştuğu yer, ezberlenmiş cümlelerle bir gündemden bahsetmek oluyor.

Demokrasinin söz söyleme sanatı, söz söyleme özgürlüğü olduğunu sananlar, konuşmanın sonunda ülkede demokrasi var sanıyor. Oysa, dildeki cümle ile beyindeki cümleler çok insanda farklı çıkıyor. Örneğin ben; yazıp yazıp sildiğim mesajların sayısı, yazdığım mesajlardan kat kat fazladır. Neden yazıp, sildim? Oysa, konuşma özgürlüğü yok muydu?

1980 öncesini bilmiyorum.
1980’ler, aşağılık bir dünyanın, bize layık gördüğü zamanlardı.
1990’lar şerefsiz bir mafya dünyasının, bize layık gördüğü zamanlardı.
2000’ler takiyye denilen soytarıların dünyasının, bize layık gördüğü zamanlar oldu.

Fakat; bu eski zamanlarda yine sokaklar tehlikeliydi belki, ama işlenmiş suçların, suçun yargılandığı adalet saraylarının ve hatta cezaevlerinin durumları, insan onurunu kırmayacak kadar seviyeliydi. Şimdi ise, sokaklar seviyeli, ancak ya içerisi?

Düşünün; eskiden bir koğuş 10 kişilik ise, o koğuşta en fazla 12 kişi kalabilirdi, devletin linç etmek istediği siyasi terör mahkûmlarının koğuşları hariç. Şimdi yan bakanın gitmek zorunda kalacağı koğuşun durumu, yeri, içerideki koğuş arkadaşlarının kişiliği… Düşününce insan beynine zincir vuruyor.

2010’lardan sonraki içinde yaşadığımız düzene isim koyamıyorum; çünkü vereceğim basit bir isim bile beni nereye sürükler, bilemiyorum!
İşte bize demokrasi ilaç gibidir diyerek, dayatılan rejim bu haldedir. Demokrasinin olmadığı, ama daha onurlu rejimlerin bile varlığından haberdar olduk.

İçinde bulunduğumuz demokrasiden şunu anladım: Koyunları, keçileri, atları ve inekleri birlikte yaşamak üzere bir ahıra koyamazsınız… İçinde bulunduğumuz demokraside bir ahırda ya hepten koyun, ya hepten at olmalı, inek olmalı…
Ya da, birlikte yaşlanacaksa eğer koyun koyunluğunu, keçi keçiliğini, inek inekliğini, at da atlığını bilmelidir… Bu mümkün mü? Elbette, eğitimle bu mümkün!

Ama, içinde bulunulan rejimde insanların günlük yaşamlarının yarısından fazlasında bir insan; bu dünya yerine öbür dünyada mutlu olmak üzere konumlandırıldı. Bu konumlanma bile isteyerek yapıldı. Haliyle bu şekilde konumlanan insana vaat edilen sevap, cennet ve huri ve diğer güzel ama hayali (hatta ütopik) yaşamlar, bu dünyadaki yanlışları sorgulamayı iptal ettirdi; sorgulamayınca bir lidere ihtiyaç duyan, varlığını liderin varlığına bağlayan topluluklarda demokrasi sadece, çokların ve cahillerin sürekli iktidarda kalmalarına yarayan seçim ve oy kullanma sistemi oluyor.

Demokrasi tehlikelidir; eğitim düşük ise…
Demokrasi tehlikelidir, cahil çok ise…
Demokrasi tehlikelidir, hırsız ve yolsuz güçlü ise…
Demokrasi tehlikelidir, satılık aydın çok ise…
Demokrasi tehlikelidir, bağnazlık zirve yapmış ise…
Demokrasi tehlikelidir, insanların paraya tapma durumu var ise…
Kısacası, bizim ülke için demokrasi tehlikelidir, biz de her an ve her daim tehlike denizinde yüzmeye çalışıyoruz. Yine de karamsarlığa gerek yok;
“Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdadır!”

Siz de fikrinizi söyleyin!