Deneme,  Toplum

Bazen Ne Yaparsan Yap, Olmuyor Bazen… (1)

Arabanın camından bakarak, inmek için uygun bir yer bulmaya çalıştı. ”Tamam burada durabilirsin” dedi arabayı kullanan kız kardeşine.
”Gelmek istemediğine emin misin? seni de görmekten mutlu olacaktır. Sende arkadaşı idin, kız kardeş manalı manalı gülümseyerek ”ama sana aşıktı!” diye cevap verdi ” bir sonra ki sefere çok selam söyle” gaza basıp gitti.
Haldun Taner Tiyatrosunun önüne varmak için karşıya geçmesi gerekiyor, durmaksızın geçen arabaların arasından geçmeye çalışırken hafifçe titrediğini hissediyor, için de bulunduğu duygu fırtınasından olsa gerek. Hissettiği mutluluk anın da yerini nedensiz bir korkuya terk ediyor, sonra yeniden yer değiştiriyor.
Onu aramaya karar verdiği o an…
Üçüncü evre omentum kanseri. Önce alınan 5 kemoterapi sonrasında ameliyat.
Ameliyathaneye girmeden hastayı beş on dakika beklettikleri soğuk ve sessiz koridor, sanki kişilere iç hesaplaşma yapsın diye verilen zaman, başkaları ne düşünür bilinmez ama, o sadece o güne kadar kırdığı incittiği insanları düşünüyor, en çok da, hayatın da tek kalleşlik yaptığı insanı…
Ve söz veriyor kendine ”eğer bu odadan sağ çıkarsam, onu mutlaka ARAYACAĞIM….”
Tedavi büyük bir başarı ile sonlandı. Bir zaman saçlarının uzamasını bekledi, sonra çocuklarının hastalık süresince oyalansın diye aldıkları bilgisayarı kullanarak ona ulaştı.
İstanbul da tanınmış bir kültür merkezinin kurucusu idi, ona kendini anımsatacak bir mesaj attı. Cevap gecikmedi.
EVET SEVGİLİ EVRENDE HİÇ BİR ŞEY YOK OLMAZ VE BİR GÜN MUTLAKA ASLINA DÖNER….
İlk telefon görüşmesinde ikisi de ağlamaktan konuşamadılar hemen görüşmeye karar verdiler. İşte BU GÜN O GÜNDÜ…
Tiyatronun önüne gelince, etrafına bakındı. İleride uzun saçlı sakallı siyah kabanlı bir adam duruyordu, emin olamadı, onu tanıdığın da sakalları yoktu ki…
Siyah kabanlı adam kafasını çevirip onu görünce, sakin adımlarla yürümeye başladı, yanına yaklaşınca durdu bir süre onu seyretti sonra yaklaşıp usulca elini tuttu, yürümeye başladılar, HASIR KAFENİN oraya kadar hiç konuşmadılar.
Orada oturacaklarını sandı ama hala yürüyorlardı. Anladı ki Moda’ya gidiyorlar. Son görüşmelerinin gündüzün de oturdukları çay bahçesine…
Bir an her şey onlarca yıl geriye gitti….
Eski Türk filmlerindeki gibi özenilesi bir mahalle, herkes tanıdık herkes dost, iyi günde kötü günde birlik beraberlik, sosyo ekonomik koşullar birbirine yakın. Akşam üzerileri hele mevsim yaz ise okuldan ya da işten dönen gençler bir araya toplanır mutlaka voleybol oynanır, akşam yemeğinden sonra ne yapılacağı planlanır, her gün bir diğerinden keyifli yaşanırdı.
”Şu topa doğru düzgün vursana… ” Kızın gözü karşı balkon da, büyük hanımın balkonunda on beş on altı yaşın da yabancı bir çocuk oturuyor, onları izliyor.
” Şerife kim bu çocuk ?”
“Büyük hanımın torunu, konservatuvarı kazanmış İstanbul da okuyacakmış…”

Nedendir bilinmez, çok hızlı vurduğu topun balkonun altına kadar gitmesini fırsat bilen genç kız koşarak peşinden gitti, balkonun altına gelince kafasını kaldırıp “Merhaba ” dedi ve onu birlikte oynamak için aşağıya davet etti.
Böylece ömür boyu her hatırlanışta acı verecek hikaye başlamış oldu.
Arkadaşlıkları inanılmaz bir uyum içinde gelişirken genç kızın annesi onu uyarmak zorunda kaldı ” bu çocuğa çok özel davranıyorsun, sana aşık olabilir.”
“Aman anne ne kadar kötü kalplisin, biz arkadaşız hem o benden küçük “
Onu seviyordu, mükemmel bir insandı yaşının çok üstünde bilgi birikimine sahipti, MÜZİK vazgeçilmez tutkusu idi .
Anne boşuna telaşlanıyordu aşk diye bir şey olamazdı.
Ne kadar iyi arkadaş olsalar da, AŞK imkansız kılacak o kadar çok neden vardı ki….
Altı çocuklu şoför bir babanın, eğitimini tamamlayamamış fakir kızı, diğeri ise paşa torunu, iyi bir eğitim alıyor ve yaşı küçük. Akıllı her zaman mantığını ön planda tutan kız için aşk imkansızdı. Normal koşullarda bile zaman zaman bu farklılıklardan ezilen kız, ileri bir durumda ne yapardı .EN DEĞERLİ ŞEY Gururu iken.
O lanet güne kadar, çok sevdiler birbirlerini….
Yazdığı bir şiir yüzünden işten atılınca teselli etmeye çalışan can dostu şu sözleri söyleyiverdi ansızın “evlenelim seninle ” ve devam etti ” okulu bırakırım.”
(DEVAMI BİR SONRAKİ YAZIMDA!)