Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Kitaplar,  Tarih,  Toplum

Bağımsızlık Ruhu Ve Direniş

1911-1918 yılları arasında tam yedi yıl savaşan Balkan bozgununu, Sarıkamış felaketini, Kanal hezimetini yaşamış, yüzbinlerce kilometre kareyi çocuklarının kanlarıyla sulamış, varını yoğunu kaybetmiş yoksul, hastalıklı, çaresiz bir millet… Şartlar ne kadar kötü olursa olsun hiç vazgeçmeyen Mustafa Kemal Atatürk.

Sadrazam Damat Ferit Paşa “Anadolu hareketleri, I.Dünya Savaşı’nda terfi etmiş bir kaç subayın işidir. Bu hareketler, alevi sönmüş bir saman ateşinden başka bir şey değildir” diyordu. Anadolu’da İttihatçılık ve Bolşeviklik yapıldığı ileri sürülüyordu.

İstanbul basınında çıkan aleyhtar yazılar Ulusal Mücadeleyi yapanları, hayalci olarak nitelerken ülkenin başına gelen tüm felaketlerin de sorumlusu olarak gösteriyordu. Mustafa Kemal bu fikirlere karşı tam bağımsızlık için “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla karşılık verdi. Türk Ulusu kağnısıyla sırtında cephane taşıyacak, asker yürüyerek ve çoğu kez yarı çıplak ve yarı aç cepheye gidecektir. Yaralılar için, hastalar için ilaç bulunmayacaktır.

Hiçbir Ulus vatanını, bağımsızlığını bu kadar pahalıya kazanmamıştır. Bu nedenle bizim Cumhuriyetimizin rejim değişikliğinden öte anlamları vardır. Bizim Cumhuriyetimiz öncelikle Milli Mücadele’de bir ölüm kalım savaşında şekillenmiştir. Kanla, gözyaşıyla, ateşle yoğrulmuştur. Bağnazlık, cehalet, geri kalmışlık, emperyalizm prangalarını kırıp halkı özgürleştirmiştir.

Tarih unutmuyor. Tarih halkı için savaşanı da, halkına ihanet edeni de yazıyor.

“Milli Mücadele’yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır. Millet analarıyla, babalarıyla, kardeşleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi… Milli Mücadele’de şahsi hırs değil, milli ülkü, milli onur gerçek etken olmuştur.”

(Atatürk, 1925)

Ben bu yazımda Milli Mücadele günlerinin isimsiz kahramanlarından birisini Çanakkale Ezineli Rüstem Efe’yi(Çetinkaya) tanıtmak istiyorum.

Çanakkale Ezineli Rüstem Efe (Çetinkaya) 1887 yılında doğmuştur. Rüstem Efe, işgal üzerine arkadaşları ile birlikte silahlanmış ve Kuvayı Milliye’ye katılarak işgal kuvvetlerine karşı savaşmıştır.

Ezineli Rüstem Efe

Rüstem Efe ve arkadaşları, Yunan birliklerinin Ezine’de işaretlenen evlere baskın yapacağı haberini alınca, Kızılçeşme civarında işgalcilere baskın vermişler ve bu birliğe ağır kayıplar verdirmişlerdir. Daha sonra da Akköy yöresini işgal eden İngiliz askerlerine de Sarımsakçı Köprüsü mevkiinde saldırarak ağır kayıplar vermelerini sağlamışlardır.

Rüstem Efe ve arkadaşları hakkında yazılmış önemli bir kaynak olan Gıyas Yetkin’in Ateşten Ateşe-Milli Kurtuluşun Halk Cephesi kitabından aşağıdaki alıntıyı paylaşmak istiyorum.

‘‘Yenilmez Efe, Akça Efe ile Dalkıran’ı çok iyi karşıladı. İki gün sonra Ezineli Rüstem de bir mektupla yola çıktı. Yenilmez, Yalı boyundan Akça ve Dalkıran da dağdan giderek Baharlar Köyünde buluşmaya karar verdiler. Yolda Yenilmez ve arkadaşı Musa kalabalık bir Yunan birliğine rastladılar. Derhal ateşe başladılar. Silahlarını atıp kaçan Yunan birliği burada dört ölü, otuz iki silah ve erzak yüklü dokuz atı da bırakıp kaçmıştı. Efeler Altınoluk’tan dağa sarıp Akça’nın kafilesine Doyran’da yetiştiler. Köylülerin de candan yardımlarıyla oradan Baharlar’a geçtiler. Burada Ezine’den Rüstem Efe, Edremit’ten Peynirci Abdullah ve Arnavut Aziz gruplarıyla birleştiler. Yanlarındaki fazla silahları köylülere dağıttılar. Efeler toplanıp durumu konuştular. Ermeni Çetesinin geçtiği yerlerden gelen bir köylüden bu vahşi sürü hakkında bilgi alan Akça Efe:
‘Arkadaşlar, bunların içinde maalesef Anzavurcu Türkler de varmış. Bunlar kılavuzluyormuş gavur sürüsünü. Onun için bir teklifim var. Biz çatışmayı burada değil başka bir yerde yapalım. Hain gavurcuların kulağı deliktir. Bizi burada sarar ve bastırırlar. Onun için bu gece usulca yer değiştirelim.’

Akça’nın fikrini Efeler beğendiler. O gece bütün kafile sessizce bulundukları yol kavşağından ayrılıp bütün çevreye hakim olan çamlık bir tepeye dağıldı. Akça’nın düşüncesinde ne kadar haklı olduğu ertesi sabah anlaşıldı. 14-08-1921 Pazar sabahı gün doğarken gözcüler, çok kalabalık bir düşman birliğinin akşam bulundukları konaklama yerine doğru indiklerini haber verdiler. Az sonra Ermeniler vadiye inip birleştiler. Bu sırada en öndekiler arasında bir karışıklık oldu. Bir silah patladı. Dürbünle bakan Akça:
‘Bizi orada bulamayınca ‘Yalan Söyledi’ diye haberciyi vurdular galiba. Hemen açılıp kuşatalım şu kafirleri. Biz Rüstem Efe ile köyün giriş yollarını keselim. Hüseyin ve Aziz… Biriniz köyün alt başını, biriniz de üst yanını tutarsınız… Dendi Efeler, kuş uçurtmayalım.’

Akça Efe ile Rüstem Efe yolları kestiler. Aradan 20 dakika geçti. Ermeni çetesinin öncüleri köyden çıkmıştı. Köy sokakları arasında koşuşmalar oluyor, bazı evler yanıyordu. Arada birkaç el silah patladı. Az sonra hepsi atlı olan çete tamamen köyden çıktı. Arkadan Rüstem Efe’nin köye girdiğini gören Akça:
‘Yaşa Rüstem Efe, tam zamanında köye girdin.’ dedi.

Çetenin önünde kalpaklı ve başlıklı Anzavurculardan on kadarı, şapkalı Ermenilerin arasında gülüşüp konuşarak ilerliyorlardı. Herkes silahını doğrultmuş, eli tetikte heyecandan titriyordu. Akça’nın silahının patlamasını bekliyorlardı. Bulundukları tepeye kadar sokulan bu sürüye açılan çok şiddetli ateş bilhassa ön safları birbirine karıştırdı. Akça:

‘Dikkat çocuklar! Bombalar!’ diye bağırdı.

İlk bombayı da o fırlattı. Bunu, arkadaşlarının 30’a yakın bombası takip etti. Ön saflar tamamen eridi. Yanlardan Hüseyin ve Aziz, arkadan da Rüstem, sıkı ateş açtıklarından devrilenler çoğalıyordu. Köye doğru sığınmak isteyenler Rüstem grubundan atılan bombalarla yere serildiler. Sağ kalanlar, Yenilmez Efe’nin çok geniş olan sınırında bir gedik açarak, buradan çemberi yarıp kaçtılar. Efelerden üç hafif yaralı vardı. 141 silah toplanmıştı. Bunları köylülere dağıttılar. Akça Efe, dokuz arkadaşı ve Rüstem Efe ile beraber Gemedere Çayı’ndan Ayvacık’ın karşısında olan yol çatına indiler. Yolculardan, Ermenilerin Bahçeli’ye doğru geçtiğini öğrenip o geceyi orada geçirdiler. Ertesi sabah Ezine istikametine doğru harekete geçen Efeler, Ermenileri bir daha bulamadılar. Çünkü bu çete, İngiliz mıntıkasına sığınarak Çanakkale’den Ağunya’ya geçmişti. Rüstem Efe, Akça Efe ile beraber Geyikli çevresine geldi. Hedefi, burada Yunanlıların kurduğu bir erzak ve cephane deposu idi. Depoyu, havaya uçurmak üzere nöbetçiler yemeğe oturduğu bir sırada çevirdiler. Muhafız kulübesinden ateş açan Yunanlıları kısa zamanda zararsız hale getirdiler. Sonra cephane ve erzak deposunun kapılarını kırıp içeri girdiler. Buradaki erzakı, Ermeni çetesinin yaktığı Çamobası halkına dağıttılar. Depoyu da üzerine gaz döküp havaya uçurdular…’’

Ateşten Ateşe-Milli Kurtuluşun Halk Cephesi, Gıyas Yetkin

Kuvayı Milliye’nin isimsiz kahramanlarından olan Çanakkaleli Rüstem Efe ve arkadaşları, kendi bölgelerinde efelenmişler ve işgale karşı kahramanca direnmişlerdir.

Zaferden sonra kasaplık yapan Rüstem Efe, Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e nakledilmesi sırasında, Çanakkale’den alınan toprağı Ankara’ya götüren kişidir.

Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarından, Kuvayı Milliye Efesi Ezineli Rüstem Efe, 1966 yılında vefat etmiştir.

Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele kahramanlarına saygı ve minnetle…

Unutma;
Vazgeçenler değil, ancak mücadele verenler tarihe geçerler.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun, milli tarihimizi okuyalım.

Kaynak: Ateşten Ateşe-Milli Kurtuluşun Halk Cephesi-Gıyas Yetkin-1963.

Filiz Değirmenci

Siz de fikrinizi söyleyin!