Biyografi,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Sosyoloji,  Tarih,  Toplum

Atatürk’ün Kerameti

Bir varmıııış…

Bir yokmuş…

Çok değil yüz yıl kadar önce. Ne kanatlı atlar, ne insan başlı aslanlar, ne tanrıların çocukları ne de yılan saçlı kadınlar.

Sadece, insan.

O; cehaletin, riyakârlığın, onursuzluğun korkulu rüyası, hayallerimizin gerçek bir kahramanı, hiçbir reklam ve propagandaya ihtiyaç duymadan sadece bizi değil bütün dünyayı kendine hayran bırakan, ölümüyle birlikte her gün yeniden doğup daha çok yaşayan, sahip olduğu seçkin nitelikleri, kazandığı zaferler ve başarılarla taçlandırdığı hayatı ile daha yaşarken dilden dile efsaneleşmiş, bir çift mavi göz. O bir çift mavi ile, sömürgeci dünyaya meydan okuyan kahraman!

Onun kerameti;

Ne çeşm-i bülbülden çıkan cin, ne de görünmez güçlerdi.
Onun kerameti; attığı her adımın hesaplı, ölçülü olmasından, bilgi sahibi olup, hiçbir şeyi şansa bırakmayışından, kendi özelliklerini halkla bütünleştirmesindendi.
Onun kerameti; toplumsal ve siyasal koşulları, hem ülke hem de dünya çerçevesinde doğru değerlendirmesinden ve tarihsel olarak kafasındaki çözümlerin, gerçekleştirilmesine uygun olan bir ortamda ve zamanda ortaya çıkmış olmasından gelir.
Onun kerameti; genç yaşta vatanı ve milleti için neler yapabileceğinin farkına varıp kendini yetiştirmesiyle, tasarlayıp yüreğinde taşıdığı insanlık idealini, zamanı gelince uygulamaya koymasındaydı.

Onun Kerameti; Onu çok sevdiğimizden miydi? Yoksa yurdu, muhakkak bir ölümden kurtardığı için miydi? Taassuba dayanan ölü bir âlemi cesaretle yıkarak, aklı zincirlerden kurtardığı ve bize özgür düşünebilme ve gelişim imkânı sunduğundan mıydı? Hayır, sadece bunlar değil! Atatürk’ün kerameti; tarihin en büyük insanı unvanına, yalnız Türk milletine ait ölçülerle değil, en geniş tarih ölçüleri ve insanlık ölçüleri ile hak kazanmış olmasındaydı.

Atatürk; büyük komutan, vatan kurtarıcı, teşkilatçı, devlet kuran, yaşatan, savaştan barış yaratan, usta politikacı, örnek inkılapçı, matematik kitabı yazacak kadar matematikçi, dört bine yakın kitap okumuş, en az tarih profesörü olacak kadar bilim insanı, istiklal ve hürriyet sevdalısı, yaratıcı yüksek zekâlı, özverili, sağlam karakterli, görev ve sorumluluk duygusu kuvvetli, iyi kalpli, açık yürekli, vefalı, güzel konuşan ve yazan, güzel giyinen, güzel dans eden, inandırıcı, disiplinli, birleştirici, toplayıcı, kurduğu hayallerin peşinden cesaretle koşan ve gerçekleştiren, karamsar değil iyimser, maceracı değil hesapçı, atılgan ama ölçülü, kin tutmayan, vatansever milliyetçi, insancıl, öngörüşü kuvvetli, bütünü görüp ayrıntıyı dikkate alan, yaşamayı seven, heyecanla çalışan, yılmaz sarsılmaz iradeli, idealist, hayvanları ve doğayı seven, güçlü ve ne istediğini bilen, yüksek bir özgüvene sahip bir insandı.(1)

Atatürk, kendi şahsı için sunulan bütün fırsatları reddederek milleti maceralara sürükleyecek yerde, bütün istila emellerini, emperyalizmi tam anlamıyla tasfiye etmişti. Türk ordusunu bir istila kuvveti olarak değil, ancak yurdu tecavüze karşı koruyacak bir müdafaa aracı olarak yeniden konumlandırmış, düşman olduğu bilinen ülkelerle asırlarca süren anlaşmazlıklara son vererek, tarihte eşi görülmemiş dostluklar kurmuştu.
Yüzlerce yıldır beraber yaşayan, analarını ve vatanlarını seçme şansı olmayıp bu toprakları vatan bilenleri “Türk milleti” şemsiyesi altında topladı.
Haklı mücadele uğruna toplanan bu yürekleri dışardan gelen ideolojilerin baskısından koruyarak “milli birlik” ruhu içinde, ahenk ve hoşgörüyle kuvvetlendirerek “Yurtta barış dünyada barış”ın temsilcisi yaptı.

Değişimlerin ve devrimlerin tarihi olan insanlık tarihinde batının yaklaşık 400 yıl gibi bir sürede gerçekleştirdiği Rönesans, Reform ve Aydınlanma Çağı’nı içeren gelişim sürecini, kendi yaşam süresine sığdırıp “hem de Kurtuluş Savaşı Destanı içinde” bir reçete olarak “Cumhuriyetle” bize sundu.
Cumhuriyet kadın-erkek tüm vatandaşa eşitlik, özgürlük ve demokrasi demekti.

Ben onun sayesinde buradayım.

Atatürk demek, bize sunulan imkânların ve sahip olduğumuz haklarımızın sebebi, kadın-erkek eşitliği, kısaca “insan” demekti.

Onun kerameti; onurlu insan olma ve insan olma onurunu yaşayabilmek demekti.

Kaynak: (1) Salim Cöhce, “İnsan Atatürk”, 57 Yıl, Ed. Ahmet Özgür Türen,7. Bs., Ankara, 2016, Gece Kitaplığı Yay.,  s. 79-89. (79-96.)


Atatürk’ün Kerametini bir de benden dinleyin!

Siz de fikrinizi söyleyin!