Din

Atatürk Ve Din (5)

Türk ulusunun ve onun biricik temsilcisi bulunan yüce Meclis’in, yurt ve ulusun bağımsızlığını, yaşamasını güven altında bulundur maya çalışırken, halifelik ve padişahlıkla halife ve padişahla bu denli çok ilgilenilmesi sakıncalıdır. Şimdilik bunlardan hiç söz etmemek yüksek çıkarlar gereğidir. Eğer amaç bugünkü halife ve padişaha olan bağlılığı bir daha söyleyip belirtmekse bu kişi haindir. Düşmanların, yurt ve ulusa kötülük yapmakta kullandıkları araçtır.

Buna “halife ye padişah” deyince, ulus, onun buyruklarına uyarak düşmanların isteklerini yerine getirmek zorunda kalır. Hain ya da makamının gücünü ve yetkisini kullanması yasak edilmiş olan kişi aslında padişah ve halife olamaz. “Öyle ise, onu indirip yerine hemen başkasını seçeriz” demek istiyorsanız, buna da bugünkü durum ve koşullar elverişli değildir. Çünkü padişahlıktan ve halifelikten çıkarılması gereken kişi, ulusun içinde değil, düşmanların elindedir. Onu yok sayarak başka birini tanımak düşünülüyorsa, o zaman bugünkü halife ve padişah haklarından vazgeçmeyerek İstanbul’daki hükümetiyle bugün olduğu gibi, makamını koruyup çalışmalarını sürdürebileceğine göre, ulus ve yüce Meclis, asıl amacını unutup halifeler sorunu ile mi uğraşacak? Ali ile Muaviye çağını mı yaşayacağız? Kısacası bu sorun geniş, ince ve önemlidir.

Çözümü, bugünün işlerinden değildir. Sorunu kökünden çözmeye girişecek olursak bugün içinden çıkamayız. Bunun da zamanı gelecektir. Bugün koyacağımız yasa ilkeleri varlığımızı ve bağımsızlığımızı kurtaracak olan Millet Meclisi’ni ve ulusal hükümeti güçlendirecek anlam ve yetkiyi yükümlenmeli ve dile getirmelidir!

25 Eylül 1920 Nutuk-Söylev, c.II, s.759. Bu konuşmanın TBMM tutanaklarında yer alan ilgili bölümü için bir önceki alıntıya bakınız. Atatürk, TBMM gizli oturumunda yaptığı bu konuşmasını, 1927 yılı 15-20 Ekim günleri arasında okuduğu Büyük Nutuk’ta özetlemiş. Nutuk’ta tırnak içinde alıntı olarak aktarılmakla birlikte, bu alıntı tutanaklarda aynen yer almıyor.

Bir ilke olarak Hilafet makamını ve saltanatı kabul ediyoruz.  Bunu kabul ettikten sonra Efendiler, kutsal şeriatın ye tabiatın bir gereği olarak ona, birtakım hukuk ve yetki vereceğiz. Fakat istiyor musunuz? Bunları bugün konuşmaya karar verelim (hayır sesleri). Bugün konuştuğumuz, ona vermeyeceğimiz şeylerdir. Burada vermemek istediğimiz şeyleri söz konusu ediyoruz. Vereceğimiz ve vermek istediğimiz şeylerden söz etmenin zamanı değildir.

 20 Ocak 1921 ASD, c.I, s. 157.

İngilizler esaret altında bulundurdukları İslam âlemine karşı, daima, baskısını kolayca sürdürebilmek için, kıymetli bir alete, bir araca muhtaçtırlar. Bu ihtiyaçlarını zaman zaman açığa vurmuşlardır. İngilizlerin gözünde bu değerli araç, hilafet makamına oturtacakları kişidir.

 29 Ocak 1921 ASD, c.V, s.17.

İslam âlemi pek içten ve vicdani bağlarla hilafet ve saltanat makamına bağlıdırlar. Bu İslamın bütününün bağlılığı sarsılmazdır. Fakat bu hakikî bağlılık ve bu kesin bağlılık, hilafet ve saltanat makamına çıkan kişiden bir şey ister. O da, bugüne kadar İstanbul’daki kişinin göstermemiş olduğu eylemler ve davranıştır. Oysa göstermiş olmasından dolayı, o hilafet ve saltanat makamına bağlı olan bütün İslam âlemi, yine o hilafet ve saltanat makamının dokunulmazlığını sağlamak için, buna gücü olan ve buna kefil olan Türkiye devletiyle aynı görüştedir. (…) Özetle bu sorun, milletin, istediği dakikada çözebileceği bir sorundur. Çözümünde zorluk olmayabilir. Fakat bugünden söz konusu edilmesine bendenizce gerek yoktur (Çok doğru sesleri).

 29 Ocak 1921 ASD, c.V, s.l8-19.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin kararlılığına ve inancına dayanarak, İstanbul’u düşman tehdidinden ve işgalinden kurtararak, vatanın asıl küüesine katmak ve hilafet ve saltanat makamının özgürlüğünü geri vermeye yönelik görevini yerine getirmek için çalışacaktır.

6 Şubat 1921 ASD, c.III, s.21.

Bu savaş yılları içinde bile dikkatle hazırlanması gereken millî eğitim programları geliştirmeliyiz. Bütün eğitim sistemimizin verimli olarak çalışacağı temelleri hazırlamalıyız. Benim inancıma göre milletimizin geri kalışında geleneksel eğitim yöntemleri en büyük etken olmuştur. Millî eğitimden söz ettiğim zaman bütün geleneksel inançlardan, Doğu’dan ya da Batı’dan gelen bütün yabancı etkilerden arınmış, millî niteliğimize uyan eğitimi anlıyorum.

Haziran 1921 Aktaran: Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Doğu-BaU Yayınlan, İstanbul, 1979, s.524.

Biz Türkiye’nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü kurtarmaya çalışıyoruz. Allah’ın yardımı ve Türk milletinin yenilmez kuvveti sayesinde gayemize ulaşacağız.

Ağustos 1921 ASD, c.III, s.28

Birliğimiz Panislamizme yönelik değildir; mazlumların zalimlere karşı birliğidir ve bunun başarıya ulaşacağından eminim. Türkiye, emperyalizme karşı mücadelesiyle iyi örnek olmuş ise, bundan pek büyük bir bahtiyarlık duyacağım. Bu geceye neden olan Sefir Hazretlerine teşekkürlerimi arzederim.

 14 Kasım 1921 Azerbaycan Elçisi Abilof onuruna düzenlenen şölendeki konuşması, Hakimiyeti Milliye, 15 Kasım 1921’den aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün ” Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınlan, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s. 139.

Ancak Efendiler! Yüce Meclisiniz böyle bir karar almadan çok evvel, başka bir karar almıştır. Onu bazı nedenlerle ve özellikle tutanak kâtibi bey, kendileri irade ve ifade buyurdular ki: “Hilafet ve saltanat makamını işgal eden kişiler, her türiü şiddet ve zordan kurtulmuş olarak, milletin gönlünde kendini gördüğü gün, yalnız ve ancak yüce heyetinizin bildireceği esaslar çerçevesinde meşruluk şartını kazanacaktır” ifadesinden ibarettir.

1 Aralık 1921 ASD, c.I, s. 197-198.

Siz de fikrinizi söyleyin!