Din

Atatürk Ve Din (17)

Tekkeler kesinlikle kapanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her şubede doğru yolu gösterecek kudrete sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmasına muhtaç değiliz. Biz uygarlıktan, bilim ve fenden kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımayız. Doğru yoldan sapmışların gayesi, halkı, kendinden geçmiş ve aptal yapmaktır. Oysa halkımız, aptal ve kendinden geçmiş olmamaya karar vermiştir. Bunlar basit bir iş görünür, fakat önemi vardır. Biz dünya ailesi içinde uygarız. Her görüş noktasından uygarlığın gereklerini uygulayacağız.

1925 Aktaran: Mustafa Selim İmece, Atatürk’ün Şapka Devriminde Kastamonu ve inebolu Seyahatleri, s.68.

Güzel bir başlık olan şapkadan pek az bir sürede, dervişler, mürit ve hocalar da memnun kalacaklardır. Akıllı ve zeki insanlar, uygar olmayan bir kılık altında kişisel değerlerini ve bilimlerini kaybetmektedir.

 23 Eylül 1925 ASD, c.V, s.37.

Millet, saydığım değişiklik ve devrimlerin tabiî ve zorunlu gereği olarak, genel idaresinin ve bütün kanunlarının, ancak dünyaya ilişkin ihtiyaçlardan esinlenen ve ihtiyacın değişmesi ve olgunlaşmasıyla, sürekli değişmesi ve olgunlaşması esas olan dünyalı bir idare zihniyetini hayat sebebi kabul etmiştir.

 5 Kasım 1925 ASD, c.II, s.237.

Milletin, varlığını sürdürmesi için bireyleri arasında düşündüğü ortak bağ, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini değiştirmiş, yani millet, din ve mezhep bağı yerine, Türk milliyeti bağıyla bireylerini toplamıştır.

 5 Kasım 1925 ASD, c.II, s.237

Din, millî hissin oluşmasında en kuvvetli unsurlardan biri kabul edilebilir. Buna karşılık bazı milletlerin içerisinde birbirine zıt dinlerin yan yana bulundukları da görülmektedir.

1926 “Atatürk’ün ‘Millet’ ve ‘Milliyetler Prensibi’ Hakkındaki Notlan”, aktaran: Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, Kaynak Yayınlan, 2. Basım, İstanbul, Şubat 1997, s.378

Milli egemenlik kuralı, hilafetsiz Türk Cumhuriyeti ile en mükemmel şekline ulaştırıldı.

 1927 Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, c.IV, s.531.

Duyguları ve vicdan anlayışlarını bilim ve fenle besleyerek ve eğiterek, toplumumuzun hakikî huzur ve mutluluğuna çalışmak yüce bir görüştür. Bu görüşü size, aziz İstanbul halkına, sekiz sene evveline kadar yedi evliya kuvvetinde bir heyûla tasavvur ettirilmek istenilen bu sarayın içinde söylüyorum. Yalnız artık bu saray, Allah’ın gölgelerinin değil, gölge olmayan, hakikat olan milletin sarayıdır. Ve ben burada milletin bir bireyi, bir misafiri bulunmakla mutluyum.

1 Temmuz 1927 ASD, c.II, s.247.

Eski hocalar nasıl dinî esastan hâkim olmuşlarsa öğretmenler de, bilim esasından kazanmaya başladıkları hâkimiyeti sonuca vardırmalıdırlar. Bununla öğretmenlik mesleği hakikî gelişme devrine girecektir.

 7 Temmuz 1927 ASD c.V, s.46

Halifeliğin durumuna gelince, bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında gülünç sayılmaktan başka bir durumu kalmış mıydı? (…) Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların halifesine isyan etmek ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmek lazım geliyordu. Türk atayurduna ve Türkün bağımsızlığına tecavüz edenler kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silahla karşı çıkmak ve onlarla mücadele eylemek gerekiyordu. Bu önemli kararın, bütün gerek ve zorunluluklarını ilk gününde göstermek ve ifade etmek, elbette yerinde olmazdı. Uygulamayı birtakım aşamalara ayırmak ve olgular ve olaylardan yararlanarak, milletin duygularını ve düşüncelerini hazırlamak ve adım adım yürüyerek, hedefe ulaşmaya çalışmak lazım geliyordu. Nitekim öyle olmuştur, ancak dokuz sene içinde yaptıklarımız, bir mantık dizisiyle düşünülürse, ilk günden bugüne kadar izlediğimiz genel yönün, ilk kararın çizdiği çizgiden ve yöneldiği hedeften asla sapmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır.

 15-20 Ekim 1927 Nutuk-Söylev, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 3. basım, Ankara, 1989, ç.l, s. 21.

Kerbela, hafidi peygamberi, imam, seyfı mübarek, müşerref, bu gibi avam takımının beğeneceği laflarla milleti aldatmak meselesinde bulunanlar artık insaf etsinler!.. Millet de dikkat ve uzak görüşlülüğünü artırsın.

15-20 Ekim 1927 Nutuk.

Suçsuz halka beş vakit namazdan başka geceleri de fazla namaz kılmayı vaaz etmek ve öğütlemek, belki ömründe hiç namaz kılmamış olan bir politikacı tarafından vaki olursa, bu hareketin hedefi anlaşılmaz olur mu?

15-20 Ekim 1927 Nutuk.

Panislamizm, panturanizm siyasetinin başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanmamaktadır. Irk farkı gözetmeksizin bütün insanlığı kapsayan cihangirane devlet oluşturulması hırslarının sonuçları da, tarihte kaydedilmiştir. İstilacı olmak hevesleri, konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü özel duygularını ve bağlantılarını unutturup onları, kardeşlik ve tam eşitlik çerçevesinde birleştirerek, insancı bir devlet kurmak teorisi de, kendine özgü koşullara sahiptir.

15-20 Ekiin 1927 Nutuk-Söylev, c.II, s.587.

Fakat, bunca yüzyıllarda olduğu gibi, bugün dahi kavimlerin cahilliğinden ve bağnazlığından yararlanarak, bin bir türlü siyasî ve şahsî maksat ve çıkar sağlamak için dini alet ve araç olarak kullanmak girişiminde bulunanların, içerde ve dışarda varlığı, bizi, bu zeminde söz söylemekten, ne yazık ki, henüz kaçınmak durumunda bulundurmuyor. İnsanlıkta, din hakkındaki uzmanlık ve bilgi, her türlü hurafelerden uzaklaşarak, hakikî bilimin ve fennin ışığıyla temizlenip mükemmel oluncaya kadar, din oyunu aktörlerine, her yerde rastlanacaktır.

15-20 Ekim 1927 Nutuk-Söylev, c.II, s.708.

 

Siz de fikrinizi söyleyin!