Felsefe,  Kitaplar

Aristoteles (3)

Değişim gereklidir ve her nesneye içkindir. Bir metal parçası bir heykele dönüşebilir, yani bir insan biçimini alabilir.

Müzisyen müzikle ilgili bir insan haline gelir. Her bir nesnenin ve nesne parçasının yerine getirmesi gereken bir erek vardır: Kalp kan dolaşımını sağlar, kan varlığın hayatını destekleme amacına sahiptir. Bir şeyin potansiyeli o şeyin ereksel nedenini tanımlar.

Ereklilik ya da bir şeyin nereye gitmekte olduğu (ya da potansiyel olarak gideceği) Aristoteles için önemli bir temaydı: mermer heykele, organlarımız yaşam süreçlerine, insan hayatı mutluluğa, insan aklı tefekküre.

İnsanlığın rasyonelliği bizi hayvanlar âleminden ayırır. Hayvanların irrasyonel davranması anlamında değil, onların zihinsel yetenekleri çağrışım ve anılar ile sınırlı iken insan zihnini yönetenin merak ve felsefe yapma olması anlamında.

Ama Aristoteles bu açıdan bütün insanların eşit olmadığı gözlemini yapar. İnsanlar arasındaki eşitsizlik Aristoteles’in etik ve politik konulardaki düşüncelerine damgasını vurur: Hegemonyayı elinde tutan Makedonya sarayının hekiminin oğlu, bazı insanların ötekileri yönetmek için doğduğunu söyler.

Kölelik doğanın bir özelliği olarak kavranır: Bazı insanlar kendilerinden üstün olanlara hizmet etmek için doğmuştur.

Birinin emretmesi, ötekinin ise itaat etmesi hem gerekli hem de münasiptir. Gerçekten de bazı şeyler daha doğuştan öyle bölünmüştür, kimi yönetmek için, kimi yönetilmek için (Aristoteles, Politika, 1254a). Peki toplumsal bakımdan üstünlüğü belirleyen nedir?

Uygarlık insanlar politik olduğunda başlar – yani bir polis’e ait olduklarında. Polis, Kadim Yunan’ın genellikle etrafı surlarla çevrilmiş, merkezinde bir akropolis ve bir tapınak bulunan ve halk tarafından ilan edilmiş bir devlet biçimine sahip olan kent devleti idi. Doğa, erkeği ve kadını bir aile kurmak üzere birbirine yakınlaştırır.

Ama aile zamansal olarak boylardan ve ardından köylerden önce ortaya çıkmış olsa da, büyümekte olan bir topluluğun doğal olarak kurmaya yöneldiği devlet mantıksal olarak bireyin varlığına önceldir; burada söz konusu olan, medeni statüsü bir devletin varlığına dayanan uygarlaşmış bireydir.

Öyleyse devlet, insanlara içkin olan toplulaşma eğiliminden mantıksal olarak türeyen ahlaki bir varlıktır. Buna karşılık, bir polis dışında yaşayan herkes ya bir vahşidir ya da kanun kaçağıdır. Bu yüzden Aristoteles bu insanları çok küçümser. Bu görüşün tarih boyunca birçok emperyalist girişimin temelinde yattığı söylenebilir.

Siz de fikrinizi söyleyin!